Rüstem Paşa Camisi, Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı olan Rüstem Paşa'nın onuruna inşa edilmiştir. Caminin inşası, Rüstem Paşa'nın ölümünden sonra 1561 yılında başlamış ve 1563 yılında eşi Mihrimah Sultan tarafından tamamlanmıştır. Mimar Sinan tarafından tasarlanan cami, büyük ve küçük bir kervansaray, sekiz dükkân ve ortada bir çeşmeden oluşmaktadır.

Rüstem Paşa Camisi gizli bir hazine olarak Süleymaniye Camisi ile birlikte şehrin siluetini oluşturan nadir eserlerden biridir. 22,8 metre yüksekliğinde ve 15,2 metre çapında olan kubbesi, dört sekizgen sütunla desteklenmektedir. Büyük kubbenin içinde 24 pencere bulunmaktadır. Çevresinde sekiz yarım kubbe bulunmaktadır. Kubbenin ortasında, Fatiha Suresi'nin 41. ayeti koyu renkli zemin üzerine beyaz harflerle yazılmıştır. Ayet şöyledir: “Şüphesiz ki Allah, gökleri ve yeri, onların düzeninden sapmamaları için tutmaktadır. Eğer onlar sapacak olsalar, O'ndan başka kimse onları yerinde tutamaz.” Kuşkusuz İstanbul, sadece dış görünüşüyle dikkat çekmiyor; bu kadar çok zarif çiniyi bir arada görebileceğiniz başka bir yapı yok. İnşa edildiği dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun en süslü camisi olarak ünlenen yapı, 2007 yılında Newsweek dergisi tarafından Avrupa'nın en güzel tarihi camisi seçildi.

Bu caminin Türkiye'deki en zengin çini koleksiyonuna sahip olduğu ve bir sanat müzesi işlevi gördüğü söylenmektedir. Kubbe hariç, ziyaretçileri ilk olarak beş bölümlü ibadet salonuyla karşılayan caminin neredeyse her yeri çinilerle kaplıdır. Çinilerin tasarımları saray ressamları ve ustaları tarafından hazırlanmış, İznik ve Kütahya atölyelerinde üretilmiştir. Çiçek motifleri baskındır, ancak laleler en özel olanı olarak kabul edilir. Cami, dekorasyonunda iz bırakan çinileriyle ün kazanmış ve özel bir yer edinmiştir.

Bu cami, dikdörtgen ve merkezi bir plana sahip klasik bir Osmanlı camisi olmakla kalmayıp, tek kubbesi ve tek minaresiyle Mimar Sinan'ın en büyük eserleri arasında yer alan bir yapıdır.