Kültürel ve Yaratıcı Endüstriler

Kavram Üretim Yönetimi ve Pazarlama

Kültür ve yaratıcılık konuları, sektörel bağlamda, yarım asırdan uzun zamandır ekonomik büyüme, kalkınma ve yenilik arasındaki ilişkiyi vurgulayan çok disiplinli bilimsel tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Kültür kavramı, kültürel antropolojinin kurucusu Tylor tarafından; “Geniş̧ etnografik anlamda ele alındığında, bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, gelenek ve toplumun bir üyesi olarak insanın kazanmış̧ olduğu diğer yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür” şeklinde tanımlanmaktadır. ‘Yaratıcılık’ ise, genel hatlarıyla, hâlihazırda var olan unsurları kullanarak yeni bir şey üretme süreci olarak tanımlanabilir. Günümüz ekonomisi ve endüstri dünyasındaki eğilimler değerlendirildiğinde, her iki olgu da; kalkınma, ticaret, markalaşma, turizm geliri sağlama, beşeri sermaye stokunu geliştirme, kentsel yenileme ve ilgili sektörlerde çarpan etkisi yaratma gibi etkileri nedeniyle geniş yere sahip bulunmaktadır.

Kültürel ürünler ile endüstri bir araya getirilerek, ‘kültür endüstrisi’ (kültürel endüstri şeklinde de kullanılmaktadır) (Almanca orijinali kulturindustrie, İngilizcesi culture industry) biçimindeki ilk kullanımıyla; Alman düşünür Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer tarafından 1947 yılında basılan (geniş kitlelere ulaşabilmesini sağlayan basım 1969’daki basım oldu) Dialectic of Enlightenment (Aydınlanmanın Diyalektiği) adlı kitapta karşılaşılmaktadır. Kitabın, The Culture Industry: Enlightenment as Mass Deception (Kültür Endüstrisi: Kitle Aldatmacası Olarak Aydınlanma) başlıklı bölümünde Adorno ve Horkheimer, popüler kültürü; filmler, radyo programları ve dergileri içeren, standardize edilmiş kültürel ürünler üreten bir fabrikaya benzettiler. Bu anlamda kültür endüstrisi kavramı ile “Otantik kültürün aksine, kültürün ticari olarak üretilmesi ve pazarlanması ile ilgilenen bir endüstri dalına” işaret etmeyi amaçladılar.

Yaratıcılık ile endüstri kavramlarının birlikte oluşturduğu yaratıcı endüstri’nin (creative industry) ortaya çıkışı ise, 2000’li yılların başlangıcı ile oldu. Bu bağlamda, yaratıcı endüstri kavramının geçmişinin, kültür endüstrisine göre daha yeni olduğu görülmektedir. Önceleri, endüstriyel üretim bağlamında, görece kullanımı daha gerilere giden kültür vurgulanırken; yakın zamanda, kültürün zenginlik üretme ve ekonomik kalkınmayı destekleme kapasitesine doğru bir yönelimin sonucunda, yaratıcılık ön plana çıktı. Yaratıcı endüstrilere dair yapılmış olan tanımlamalar arasında öne çıkanlardan biri, DCMS’nin (The Department for Culture, Media and Sport of UK - İngiltere Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı) tanımıdır: “Yaratıcı endüstriler; kökeni bireysel yaratıcılık, beceri ve yetenek olan ve fikri mülkiyetin üretilmesi ve kullanılması yoluyla zenginlik ve istihdam yaratma potansiyeline sahip endüstrilerdir”. Bu bağlamda yaratıcı endüstriler, bilginin üretilmesi veya kullanılmasıyla ilgili bir dizi ekonomik faaliyete atıfta bulunmaktadır.

Yaratıcı endüstriler ve kültür endüstrileri, farklı kuramsal geçmişlerden ve politik bağlamlarından gelmelerine karşın, bazı kaynaklarda birbirlerinin karşılığı kavramlar gibi kullanılmaktadırlar. Son yıllarda, bu iki kavramın ‘kültürel ve yaratıcı endüstriler’ (cultural and creative industries), şeklinde, birlikte kullanımına da rastlanmaktadır. ‘Kültürel ve yaratıcı endüstriler’, “modern ekonomi içinde; kültür, sanat ya da kültürel mirastan beslenen mal, hizmet ve faaliyetlerin endüstriyel olarak üretildiği ve dağıtıldığı, bireylerin ve grupların yaratıcılığının doğrudan satış yoluyla ya da fikri mülkiyet olarak ticari değeri olan orijinal kültürel ürünlere dönüştürüldüğü organize sektörlerdir”. Bu sektörler ile, kökenleri, geçmişte veya günümüzde, insan yaratıcılığında yatan kültürel, sanatsal ve/veya miras niteliğindeki mal, hizmet ve faaliyetlere vurgu yapılmaktadır. Kültürel ve yaratıcı endüstriler genel anlamda, dijital teknolojilere ve küreselleşmenin zorluklarına ve fırsatlarına odaklanarak sanat, medya ve tasarım sektörlerini bir araya getirmektedir. Akademik olarak, kültürel ve yaratıcı endüstrilerin ilgi alanı; medya ve kültürel çalışmalar, ekonomik ve kültürel coğrafya, görsel sanatlar ve sahne sanatları ile uygulamalı kültürel ekonomiye kadar çeşitlenmektedir. Literatürün bir kısmında, bu endüstriler, kültürel akademik çalışmaları kültürel üreticilerle bir araya getirmenin önemli bir aracı olarak analiz edilirken; diğer kısmında, kültürün metalaşması ve yaratıcı emeğin artan güvencesizliği de dâhil olmak üzere bu endüstrilerin olumsuz sonuçlarına dair endişeler dile getirilmektedir.

Kültür endüstrileri ve yaratıcı endüstrilerin her ikisinin de ortak noktası, genellikle bireysel yaratıcılığa dayanan endüstriler olmalarıdır. Ortaya çıkan kapsam ve tanım zorluklarına karşın, her iki kavramın da, hiçbir ciddi kültürel analizin görmezden gelemeyeceği bir alanı ifade ettiği açıktır: Kültürel malların modern ekonomilerde ve toplumlarda nasıl üretildiği ve dağıtıldığı. Kavramlar arasındaki temel ayrım ise; kültürün analiz biçimlerinde aranabilir: Yaratıcı endüstriler, kültür endüstrisi kavramının neoliberalizm ve metalaşma üzerinden sığ düzeyde kullanılageldiği analiz biçimlerinin reddini temsil etmektedir. Bir diğer ayrıma, bu kavramların içerdikleri sektörler üzerinden ulaşılmaktadır: Kültür endüstrileri, genel kullanımı itibariyle; görsel sanatlar, sahne sanatları, müzeler ve galeriler gibi destek gören sanat türlerinden farklı biçimde, endüstriyel olarak üretilen ticari eğlenceyi -radyo&televizyon, film, yayıncılık, müzik- ifade etmektedir. Kökenlerinden gelen ayrımlarla birlikte; bu kavramların içeriklerinin, ortaya çıkışlarından sonra, temelde bilgi çağındaki dijital gelişmeler ve yönetimlerin politika tercihlerindeki farklılıklar dolayısıyla, zaman içerisinde kendi içlerinde de değişikliklere uğramış oldukları görülmektedir. Başlangıçta kültürel endüstriler -yayıncılık, film, yayıncılık, müzik- kültür politikasına dâhil edilirken; bu yeni duruşta kültürle ilişkilendirilen sektörler, ekonomi politikasının yaratıcı endüstriler gündemi içine dâhil edilmiş ve süreç içinde ayırt edici yönleri belirsizleşmiştir.

Üzerlerinde bir uzlaşı olmamakla birlikte; literatürde ve uluslararası kuruluşların raporlarında bu kavramların, içerdikleri sektörler üzerinden ayrıştırılmaya çalışıldığını görmek mümkündür. Kültür endüstrileri ve yaratıcı endüstrileri alt sektörler üzerinden tanımlama çabaları arasında öne çıkanlardan biri, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne (UNESCO) aittir: UNESCO’nun modelinde temel yaratıcı endüstriler, bir üst şemsiye olarak, temel kültür endüstrilerinden daha geniş̧ bir alana işaret etmekle birlikte; her iki temel katman da, daha kapsamlı kültür endüstrileri kümesine dâhil edilmiştir. Bu dört katmanlı modelin merkezinde bulunan temel kültür endüstrileri, kendisini çevreleyen üç katmanda yer alan diğer temel yaratıcı, daha kapsamlı kültür ve ilgili’endüstriler tarafından desteklenmektedir. Temel kültür endüstrileri katmanında bulunan sektörler edebiyat, müzik, sahne sanatları ve görsel sanatlardır; diğer temel yaratıcı endüstriler katmanı, film, müzeler, galeriler, kütüphaneler ve fotoğrafçılık ile birlikte altındaki katmanı içermekte; daha kapsamlı kültür endüstrileri katmanında kültürel miras, yayıncılık ve basılı medya, televizyon ve radyo, ses kayıt, video ve bilgisayar oyunları gibi dijital ürünler ile kendinden önceki katmanlar bulunmakta ve son olarak ilgili endüstriler katmanı reklamcılık, tasarım, mimarlık ve moda ile kendinden önceki tüm diğer katmanları bir araya getirmektedir. Daha periferik bir düzeyde, endüstrinin genel itibariyle gelişiminin içerik üretimine dayalı olduğu düşünüldüğünde, diğer birçok endüstri türünün de bir ölçüde kültürel ya da yaratıcı endüstrilerle karşılıklı bağımlılık içinde olduğu söylenebilir.

Günümüzde kültür endüstrileri ve yaratıcı endüstriler, birçok ülkede ve dünyanın büyük bir kısmında, ekonomik eylemin odağına doğru yaklaşmaktadır. Bu endüstrilerin içerdiği sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, sürekliliği olan ürünlerin üretildiği ekonomiler için artık ikincil sektörler olarak görülmemektedir. Bu sektörler; ekonomideki büyümede yeni potansiyel sektörler ve gelecekteki istihdam artışı ile ihracat kazancı için kilit kaynaklar olarak ifade edilmektedirler. Yerel, ulusal ve küresel boyuttaki kurum ve kuruluşlar, kültürel ve yaratıcı endüstriyi destekleyen politikalar izlemektedir. Bu politikalar arasında; turizm ve istihdam açısından yer’in pazarlanması, kentlerin imajını artırmak için kültürel girişimlerin kullanılması, kültürel miras alanlarında yenileme projeleri vb. de yer almaktadır. Turizmin güçlendirilmesini amaçlayan politika seçmelerinden bazılarının kültür turizmi yönünde oluşunun ardındaki temel motivasyon, turizm pazarındaki yüksek değerli parçadan pay almaktır. Turizm bağlamında kültürel ve yaratıcı endüstrilerin birçok kent ve ülke tarafından potansiyel bir büyüme kaynağı olarak görülmesi şaşırtıcı olmamakla birlikte, bozulmamış ve eşsiz kültürel alanlar ile turizm arasındaki gerilimin iyi yönetilmesi gerekmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Adorno, T., ve Horkheimer, M. (2002). Dialectic of Enlightenment. (Çeviren: G. S. Noerr, Dü., ve E. Jephcott). ABD: Stanford University Press; Flew, T. (2017). Cultural and Creative Industries, https://www.oxfordbibliographies.com/view/document/obo-9780199756841/obo-9780199756841-0188.xml, (Erişim tarihi: 12.02.2020); Galloway, S., ve Dunlop, S. (2007). A Critique Of Definitions Of The Cultural And Creative Industries In Public Policy, International Journal of Cultural Policy, 13 (1): 17-31; Hesmondhalgh, D. (2002). The Cultural Industries. Londra: SAGE Publications; Lazzeretti, L. (2013). Cultural and Creative Industries: An Introduction. İçinde; Lazzeretti, L. (Editör) Creative Industries and Innovation in Europe: Concepts, Measures and Comparative Case Studies (ss. 1-17). Routledge; Şimşek, G. ve Güven, A. (2017). Yaratıcı Sektörlerde Türkiye için Yeni bir İvme: Midwood İstanbul Film Stüdyo Kompleksi, The Journal of International Social Research, 10 (51): 1131-1146.