İncesu Taş Evleri
DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS Bina Köşk/Konak
İncesu/Kayseri(1670 - )
-
2025
Kayseri ve yöresine yönelik göç hareketlerinin ve demografik değişimlerin yerel sosyo-ekonomik ve kültürel etkileri kaçınılmazdır. Dolayısıyla zamanla bölgeye yerleşen farklı toplumsal grupların etkisiyle birlikte İncesu’da zengin bir kültürel ve mimari doku oluşmuştur. İncesu’daki bu zengin mimari dokunun çoğunluğunu ise Rumlara ait olan sivil mimari örnekleri oluşturmaktadır Kayseri ve yöresindeki tarihi evlerin istatistiki, verilerine bakacak olursak. 1867’deki Vilayet Nizamnamesi’ne ile Kayseri Kazası, Ankara Vilayeti’ne bağlanmıştır. 1892 Ankara Vilayet Salnamesi’ne Kayseri’nin Develi ve İncesu kazaları ve bunlara bağlı 181 köy vardır. 1880’de, Develi ve İncesu kazaları ile bunlara bağlı yerleşim birimlerini de dahil ettiğimizde, Kayseri’de 33.679 konut olduğu öngörülmektedir. Merkez dışında daha yoğun yerleşim olduğu görünüyor çünkü toplam konut sayısının, 8.137’si kent merkezinde yer alırken, 15.628 konut Kayseri’nin köy ve ilçelerinden bulunmaktadır. Bunlardan yaklaşık 3500-4000 civarı konuttun İncesu’da olduğu öngörülmektedir (Çelebi 2017). Diğer bir araştırmaya göre İncesu’da; 3754 konut, yirmi dokuz cami ve mescit, iki medrese, yirmi sekiz sıbyan mektebi, iki kilise, iki han, iki hamam, bir hükümet konağı, bir telgrafhane, bir cezaevi, on beş kahvehane ve on yedi değirmenin varlığı bilinmektedir (Sevim 2014).
Zamanla göç almaya devam eden İncesu’da, Rum ailelerin sayısında artış olmuştur. “İncesu’ya çeşitli yörelerden gelerek yerleşmişler ve ilçenin neredeyse yarı nüfusunu teşkil etmişlerdir. 1250 haneyi aşkın Rumlar, 1924 mübadelesine kadar İncesu’da yaşamış, ilçenin iki yamacına yerleşmişlerdir” (Yalçın 2005: 10) Kayseri genelinde ve özelde İncesu’da; bazı mahalle/ilçelerde tamamen bir din grubu ikamet ederken, bazılarında birden fazla dini grubun aynı sokağı paylaşarak komşuluk yaptıklarını görmekteyiz. Hem Müslüman hem Hıristiyan konutlarındaki tavanlarının çıtakari, kalem işi ve eğmeçli ahşap işi tarzında ahşap süslemelerle kaplandığını görüyoruz. Dahası, dini farklılıkları bir kenara, Kayseri’nin yerli halkı, kilim, halı, yastık vs., için Anadolu motifi kullanmayı tercih ediyordu. Burada bahsettiğimiz "Anadolu motifi" tabiri, Anadolu’da yaşamış olan çeşitli dini ve etnik gruba mensup bütün toplulukların katkılarıyla zaman içinde oluşmuş estetik ve dekoratif figürlerdir. Şüphesiz binlerce yıldır Türk soylular, Rum ve Ermeniler'in yanı sıra, Hititler, Frigler, Asuriler, Yahudiler, Urartular, İyonlular, Lidyalılar, Sümerler, Makedonyalılar vb., birçok toplum kültürel mirasını geride bırakmıştır. Bu nedenle Anadolu motiflerinde bütün bu halkların izlerine rastlamak mümkündür. Mesela Kayseri ve çevresinde işlenen kilim ve halılarda Avar motiflerine sıklıkla rastlanır. Bu tür motifler sadece estetik ve zevk amacıyla kullanılmamıştır. Her bir motifin sembolize ettiği belirli fikir, görüş hatta olay vardır.
Kültürel mirasın dikkate değer bir elemanı olan tarihi şehirlerin yok olmasının önlenmesi ve tarihi konutların çevre elemanlarıyla bütünsel koruma algısı kabullenilerek gelecek kuşaklarında görmesi sağlanmalıdır. İç Anadolu Bölgesi Kayseri’nin güneybatısında, Erciyes Dağı’nın batı yamacına bakan İncesu ilçesi tarihden geleceğe kadim bir yeleşim olmuştur. Geçmişten günümüze birçok tarımsal üretimin ve ticaretin yapıldığı ilçe 1901 (bir başka görüşe göre 1876) yılında ilçe merkezi olmuştur. Sahip olduğu tarihi anıt ve sivil mimari örnekleriyle geniş bir kültürel mirasa sahip olan İncesu Tarihi Kentler Birliği'nin kurucu üyelerinden ve 2010 tarihinde Kentsel Sit Alanı, 2012 yılında ise Arkeolojik Sit Alanı olarak belirlenmiştir. Öte yandan ilçe, Cittaslow(yavaş şehir) olmaya değer özelliklere sahiptir.
Küçük tarihi kentlerde, zamana şahitlik etmiş kültürel miras elemanları, Venedik Tüzüğü'nün de belirtildiği şekilde XX. yüzyılın sonlarına doğru kayda değer ilgi görmeye başlamıştır. Tarihi mekanların geçmişlerine şahitlik etmiş etmiş sivil mimarlık ürünlerinin mimari nitelikleriyle bir bütün içerisindeki çevrelerinin de korunarak geleceğe aktarılması konusunda daha fazla çaba harcanmaya ve böylelikle giderek daha dikkat çekmeye başlanmıştır. Diğer taraftan, bu alanlar modern şehirleşme baskılarına giderek dayanamayarak yok/tahrip olmak ve özgün özelliklerini kaybetmekle yüz yüze kalmaktadırlar. İncesu gibi Türkiye’de ve dünyada bulunan diğer küçük tarihi şehirler gözönüne alındığında, koruma/sürdürülebilirlik olgusunun algılanması/benimsenmesi büyük ölçekli tarihi kentlere göre yetersiz kalmakta ve koruma algısı, kültürel bilinç, finansal sorunlarının yaşanmasına yol açmaktadır. İncesu’nun somut ve somut olmayan kültürel değerlerin korunarak yaşatılması, ilçenin kültürel kimliğinin sürdürülebilmesi için önemlidir. Yöreye özgü kesme taş yapı elamanlarıyla ve tekniklerle inşa edilmiş geleneksel konutlar yoğunlukla azınlık ve Osmanlı mimari özelliklerini yansıtmaktadırlar.
Kültürel miras sadece geçmişi anımsatacak bir nesne olarak görülmemelidir. Kültürel miras, geleceğe aktarılması gereken bir vizyon, insanlığın ve ülkelerin kimliklerinin sürdürülebilmesi için gerekli bir kaynak olarak görmek gerekmektedir. Kültürel miras kavramı, insanlığın var olmasından bu yana çevre ve doğa ile birlikte yoğurularak zenginleşmiştir. Bu alanların bir kısmı geleceğe mevcut değerleri ile aktarılamamış ve yok olmuşlardır. Bir kısmı ise, bozularak günümüze ulaşmıştır. Koruma kavramı, kültürel mirasların özgün özellikleri ile gelecek nesillere aktarılmasında büyük önem taşımaktadır. UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi’nde “kültürel ve doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının veya yok olmasının, bütün dünya milletlerinin mirası için zararlı bir yoksullaşma teşkil ettiği”, “kültürel ve doğal mirasın parçalarının istisnaî bir öneme sahip olduğunu ve bu nedenle tüm insanlığın dünya mirasının bir parçası olarak muhafazasının gerektiğini” ve “kültürel ve doğal mirasın korunmasına iştirakin, bütün milletlerarası camianın ödevi olduğu” belirtilmektedir (UNESCO 1972). Çünkü bu durum küçük tarihi kentlerde yaşayanlar için “kilitlenme sendromu” diğer bir ifadeyle Ziya Paşa’nın dediği gibi “Ol mahiler ki derya içredir, su nedir bilmezler” algısında olabilmektedirler. Yerel halkın dededen toruna geçen kemikleşmiş algıları benimsemesi, kültür varlıklarının değerini, potansiyelini ve yaşadıkları çevreye farklı bir görüş açısıyla bakmalarına engel olabilmektedir (Knox ve Mayer 2010). Küçük yerleşimlerde ki ekonomik, bilinç ve kültür algısı yetersizlikleri; göç vermesi, yaşlı birey sayısının artması, büyük şehirlerin revaçta olamasıyla küçük ölçekli şehirlerin göz ardı edilmesi gibi sebeplerle çeşitli koruma sorunları ortaya çıkabilmektedir.
Küçük kentlerin tanımlanması söz konusu olduğunda nüfusun sayıca büyüklüğüne bakılmaktadır. Avrupa’da bulunan küçük şehirde tarihi dönemlere ait binalar, bu şehirlere özgünlük katan değerler arasında görülmektedir.Bunlar arasında; tarihi kamu binaları, alış-veri mekanları, surlar/duvarlar, ortak kullanım kalıntıları, kentin sokak dokuları, kapalı ve açık mekanlar ve görsel kaynaklar gelmektedir.
Tarihi, kültürel ve sosyal olarak ülkelerin/şehirlerin geçmişini yansıtan bu mirasların kimliğini korumak günümüz nesillerine düşen en önemli görevdir. Kültürel mirası, gelişmenin önünde bir engel olarak değil, bir fırsat ve çeşitlilik unsuru olarak değerlendirmek gereklidir. Kısa, orta ve uzun vadeli planlar geliştirilerek tarihi kentlere sahip çıkılması gerektirilmektedir.
Bu çerçevede Avrupa’da iyi korunmuş küçük şehirler arasında; Rothenburg ob der Tauber, Ghent, Utrecht, Toledo, Udine, Trieste, Padova, Auxxerre, Warmia ve Brugges hemen akla gelen iyi örneklerdir. Türkiye’nin tarihin her dönemimde birçok medeniyetlere beşiklik yapmış, farklı kültürel değerlerin gelişerek zengin bir birikime sebep olmuştur. Türkiye’de özellikle küçük tarihi kentlerin korunması; koruma amaçlı imar planları, yönetim planları ve kurul kararları gibi yasal altyapı son yıllarda hızla hazırlanmıştır. Ülkemizde kültürel mirası koruma konusunda aktif rol oynayan birçok kurum ve sivil toplum kuruluşları bulunmaktadır. Bütün bu altyapı hızla mevyesini vermeye başlamıştır. 2009 tarihinde Seferihisar’ın Cittaslow/Yavaş Şehir arasına kabul edilmesi bu yönde ki en önemli aşamalardandır. Bu aşamayı; Ahlat, Akyaka, Arapgir, Eğirdir, Foça, Gökçeada, Gerze, Göynük, Güdül, Halfeti, İznik, Kemaliye, Köyceğiz, Mudurnu, Perşembe, Şavşat, Uzundere, Vize, Yalvaç, Yenipazar hızla takip etmiştir. Bu çerçevede Savur, Beypazarı, Divriği, Cumalıkızık, Havran, Çamlıhemşin, Şavşat, Darende, Kula, Safranbolu ve Ürgüp’de ülkemizde potansiyeli olan ve turistik çekim özelliğine sahip küçük şehirlerimizdir.
İncesu Taş Evleri
İncesu, Kapadokya yöresi geleneksel sivil mimarlık özelliklerini yansıtan en önemli yerleşim mekanlarındandır. İncesu Deresinin iki yamacında gelişen İlçe; XVII. yüzyıl son çeyreğinde halen Kara Mustafa Paşa Mahallesi olarak anılan alanda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılan “külliye” ile başlayan süreç. İlerleyen zamanlarda Bulgurcu Mahallesi’ne doğru yayılmıştır. Daha sonra batıya doğru yerleşim gelişmiş ve İncesu'nun günümüzdeki mahalleleri oluşmuştur.
Küçük tarihi kent olarak değerlendirilen İncesu ilçesinde Salanta, Karakoyunlu, Yarım, Bulgurcu ve Karamustafapaşa mahallelerinde bugün 1000 civarındaki evin:
Özgün Özellikleri İyi Korunmuş Ortalama : Yüzde 55-60,
Özgün Özellikleri Kısmen Korunmuş Ortalama: Yüzde 30-35,
Özgün Özelikleri Çoğunlukla Değiştirilmiş: Yüzde 15/20 dır.
Sivil mimarlık varlıkları içinde tescilleme oranı yüzde 13 gibi çok düşük bir seviyededir. Acilen kalan kültür mirasının özgün özelliklerini kaybetmeden tescil altına alınması gerekmektedir.
İlçe’de bulunan evler çoğunlukla kapalı avlulu(yerel tabirle “hayat” ve bahçelidir. Dışarıyla itirtibatı kesen, mahremiyet sağlayan taş avlu duvarlarıyla çevrilen evler çoğunlukla bir/iki katlı olarak inşa edilmiştir. Az katlı ve bitişik nizamla inşa edilmiş yapılar, azınlık etkisinde olsa da “Türk Evleri” ‘nin karakteristik özelliğini de taşımaktadır (Küçükerman 1988). Hemen her avlu(hayat) içerisinde ek kullanım alanları bulunmaktadır.
Avluya(hayata) açılan zemin kattaki kullanım alanları; hela, sofa, tafana, samanlık, ahır, şırahane, örtme(genellikle yufka, çörek yapılan tandır alanları) vb. kullanım alanlarıdır. Zemin kattan veya zemin kattan birkaç basamakla inilerek ulaşılan bu odalar genellikle kemerli olarak inşa edilmişlerdir.İncesu’nun çok katmanlı yapısından dolayı çeşitli plan tipleri görülebilmektedir. En basit plan tipi olarak tanımlayabileceğimiz yapılar genellikle tek katlı, kare plan yapısına sahip, tek odası bulunan iç sofalı avlusuz yapılardır. İki katlı yapılarda ise tek kollu merdivenle yatak odalarının bulunduğu yaşam alanına çıkılmaktadır.
Günümüzde bazı avlu(hayat) içerisinde ek yapısı bulunmayan evlerde zemin katta bulunan odalar depo olarak kullanılırken sadece ikinci katın yaşam alanı olarak kullanıldığı görülmektedir İlçenin vadi içerisinde yer almasından dolayı ignimbirit kaya oluşumunun kenarında inşa edilen yapılarda kaya oyma denilen mekanlar bulunmaktadır. Bu mekanlar ignimbrit yapısının içerisinde oyularak oluşturulmuş, bundan dolayı karanlık ve soğuk olan bu mekanlar genellikle kiler(tafana) olarak kullanılmaktadır. Kaya oyma tekniği yalnızca mekan oluşumlarında kullanılmamış, lambalık, ocaklık gibi mimari elemanlarda da görülebilmektedir. Kaya oyma tekniği İncesu ile benzer mimari anlayışa sahip Kapadokya bölgesinde de sıklıkla görülmektedir ( Solmaz Şakar ve Şahin Güçhan 2018).
İncesu evlerininde çatı kaplaması düz toprak damdır. Ama özgün toprak dam örtüsü giderek azalmıştır. Kullanıcısı olan evlerin üst örtüleri değiştirilerek yoğunlukla tek eğimli oluklu kaplamalar kullanılmıştır. Şehrin sit alanı içinde bulunan evler vadi içerisinde yer aldığından dolayı İnceu Deresi'nden yamaç kenarlarına yayılan bir topografya üzerinde konumlanmışlardır. Bundan dolayı yapıların konumu doğal bir teraslama olarak yerleşim göstermektedir. Böylelikle yüksek avlu duvarları bulunmayan yapıların cephe özellikleri sokak kotundan anlaşılabilmektedir. Özgünlüğünü koruyamamış, kullanıcıların ihtiyaçları doğrultusunda yanlış müdahaleler sonucunda değişen açıklık oranlarının özgün izleri cephe üzerinde görmek mümkündür.
Avlulu(hayat) yapıya sahip olan evlerde, avluya(hayata) açılan bir kapı ile giriş sağlanmaktadır. “Hayata” erişildikten sonra, avlu içindeki eklere, bölümlere ve konut yapısına farklı kapılarla ulaşılmaktadır. Ç:ok az sayıda olan avlusuz(hayatsız) yapılarda ise genellikle dış cephede iki adet kapı bulunmaktadır. Daha sade olan kapı genellikle ahır, samanlık ya da bodrum giriş/çıkışı(hayvanların, saman, yem tezeklerin) olarak kullanılırdı .
İncesu evlerinde, çıkma çok yaygın olarak görülmemektedir. Çıkma olan evlerde genellikle düz çıkma tipi bulunmaktadır. Çok az sayıda sivil mimarlık uygulamasında üçgen şeklinde çıkma görülmektedir. Çıkmalar çoğunlukla tüm cephe boyunca devam etmektedir fakat bazı uygulamalarda cephenin köşesinde çıkmanın olduğu örnekler de görülebilmektedir. Çıkmalarda bulunan payandaların malzemesi büyük çoğunlukla yığma yöre malzemesi olan kesme taş payandalara taşıtılmaktadır. Sadece üç adet yapıda ahşap payandalar görülmektedir. Seyr-i Sefa Konağı olarak anılan ve restorasyonu tamamlanmış olan konakta çıkma, ahşap payandalar ile desteklenmiştir.
Balkon, İncesu evlerinde yöresel olarak “yazlık” olarak adlandırılır. Genellikle cephelerin ortalarında konumlandırılmıştır. Taş veya metal balkon örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca balkonların ahşap kolonlar ile veya kagir/taş sutun ve revaklarla süslü örnekler mevcuttur.
Yöre evlerinde çoğunlukla köşe birleşim(pahları) süslemeleri yaygın olarak görülmektedir. Ayrıca kapı ve pencere kenarlarında sade taş süslemeler de genellikle görülebilmektedir. Kat silmelerdeki dekoratif yapı elemanlarına ise az sayıda rastlanmaktadır. Nitelikli konak evlerde daha özgün şekil ve motiflerin bulunduğu bezeme türleri görülmektedir. Bezemelerde sıkça karşılaşılan motif çarkıfelektir.
Anadolu'da görülen en eski sembollerden biri olan çarkıfelek, dünyanın dönüşünü, kaderi ve feleğin çemberini simgeler. Sıklıkla karşımıza çıkan çarkıfelek motifi, Anadolu'daki Türk-İslam eserleri içerisinde cami, medrese, kervansaray, türbe ve mezar taşlarında da yerini alır. Ayrıca, çarkıfelek motifi bereket, uğur, ışık, mutluluk, yaşam gibi kavramları temsil etmektedir. Güvercin motifi bazı evde bezeme olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle güvercin motifleri pencere üstlerinde kullanılmıştır. Hıristiyanlıkta ilahi olarak ruhların barışını ve mutluluğunu sembolize eden güvercin Bektaşi inancında Hacı Bektaş-ı Veli ve Hz. Ali’yi temsil eden bir sembol olarak kullanılmaktadır. Bektaşi türbelerinde de bu semboller sıkça görülmektedir (Kılıç, 2019). Evlerde karşılaşılan cephe süslemelerinden istiridye kabuğu motifi ise Kapadokya yöresinde sık ratlanılan motiftir. Metafizik olarak istiridye kabuğundaki bir inci gibi evin korunaklı, güvenli ve değerli olması umudunu/beklentisini yansıtmaktadır.
İncesu evleri kapıları, son derece özgün özellikler taşısada günümüzde çok az rastlanmaktadır. Özellikle ana giriş avlu kapıları çoğunlukla demir doğrama kapılar ile değiştirilmiştir. Mevcut evlerde ki özgün kapılar genellikle düz süslemesi bulunmayan ahşap kapılardır. Bu kapılar çoğunlukla tek kanatlı olup söveli ve sövesiz türleri bulunmaktadır. Ahır, samanlık ve bodrum kapıları genellikle düz hatıllı(lentolu), ebat olarak daha küçük ve sade olurken avlu(hayat) ve ev giriş kapıları daha geniş ve nispeten daha gösterişlidir. Bu kapılar kemerli ve düz hatıllı olarak görülebilmektedir. Yöredeki kapılarda düz hatıllı sade kapılar ve süslemeli kapı söveleri ve süslemeleri ev sahibinin sosyal statüsünü yasıtır şekilde görülebilmektedir. Süsleme ve söve detayları kapıyı, evi ve girişi vurgular. İncesu’da bunun mütevazi türleri bulunmaktadır. Bazen söve bir çerçeve gibi tüm kapıyı kaplarken, bazen de nispeten daha az kullanılan evler bulunmaktadır.
Konak özelliği taşıyan ve daha özellikli evlerde “hayat” (avlu) giriş kapıları kemerli ve kemer süslemeleri görülmektedir. Çeşitli renklikayaç taşların bir arada kullanıldığı güzel örnekler bulunmaktadır. Yörede özgün kalmış evlerin pencereleri çoğunlukla ahşap yapı elemanlı ve düz atkılıdır. Pencerelerin ebatları 70 ile 120 santimetre arasında değişmektedir. Evlerin yeni kullanıcıları geleneksel konutlardaki özgün doğramaları pvc yapı elemanları ile değiştirmişlerdir. Ahır, samnalık veya zemin katları depo olan pencerelerde doğrama olmayıp sadece demir koruma parmaklıklar bulunmaktadır. Bu pencerelerin ebatları 30cm ile 50 santimetre arasında farklılık gösterebilmektedir. Pencere çeşitlerinde genellikle çift açılır kanat bulunmaktadır. Bu parmaklıklar genelde düz ve sadedir. Az da olsa yuvarlak pencere ve özel bir parmaklık tasarımı olan evlerede rastlanmaktadır.
İncesu, anıtsal yapıların ve sivil mimari örneklerinin tamamı kagir/kesme yöre taşından yığma yapılardır. Kayseri ve yöresinde ki Himmetdede, Mimar Sinan, Ağırnas, Cırgalan ve özellikle İncesu taş ocakları tarihin her döneminde kesme, sal ve kevek taşlar işlenerek mimari yapılarda kullanılmış ve halen taş ocağı geleneği yörede devam etmektedir (Tali 2005). Yörede ki kültür varlıkları çoğunlukla sıvasıztır. Binaların dışında ki canlılık taş işçiliği ile sağlanmıştır. İgnimbrit dokusu üzerine inşa edilmiş evlerde anaç kayanın bina duvarıyla birleştiği zamanlarda zemin anaç kaya olarak kalmıştır. Bu yapıların temel ve alt katlarında kaya oyma kullanım alanları mevcuttur. Bu mekanlar anaç kaya içinde bulunmasından dolayı yazın nispeten soğuk kışın nispeten sıcaktır. Bu nedenle çoğunlukla kiler(tafana) ve yiyecek/içecek deposu olarak fonsiyonlandırılmıştır. Mekanlar çökme veya taş düşmelerine karşı ahşap payadalarla güçlendirilmiştir. Sıvasız bırakılan bu alanlar zamanla haşareta karşı duvarlara sıva yapılmıştır. Yöre evlerinin alt katları geneksel türk mimari tonozludur(örme kemerlidir.). Tonoz alanın büyüklüğüne ve fonksiyonuna göre değişebilmektedir.
İlçedeki dışarıya göçün etkilerinden kaynaklan sorunlar nedeniyle günümüzde boş kalmış, terk edilmiş bir çok geleneksel yapı bulunmaktadır. Zaman içinde ilçedeki kültür mirası evlere yeni alan eklemeleri yapılmıştır. Eski şehire yeni ilave edilen yapılar ve tadilatlar, geleneksel yapıların orjinalliğini bozmuş/bozmaktadır. Görülen en büyük bozulma toprak örtü damların, dış cephe görünümlerin, pencerelerin vb. modern yapı elmalarıyla değişimidir. Yapı ölçeğinde gözlemlenen bu değişikliklerin engellenmesi ve bütüncül koruma anlayışına sahip olmak da geleneksel yapıların korunabilirliği açısından önemlidir.
İncesu kültür mirasının en önemli nüvesini oluşturan İncesu evlerinin belli başlı özellikleri gerek araştımacıların özgün çalışmalarından gerekse çocukluğumun geçtiği evleri ve sokakları dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştım. Keşke çocukluğumdaki evler ve sokaklar kalabilseydi. O dönemin akil insanları daha 1960-70'li yıllarda şehrimizi “Sit” alanı ilan edebilseydi. Ama hiç bir şey için geç değildir. Elimizde kalan kültür varlıklarını korumak öncelikli olarak ilçe yönetimi ve hepimizin şehirmize ve gelecek nesillerimize karşı sorumluluğumuzdur.
Referanslar
Cömert, H. (2010). 1844-1875 Yılları Arasında İncesu. Kayseri: İncesu Belediyesi Yayınları; Çelebi, Lara Çağdaş (2017).; Konut ve Göç: 19. Yüzyıl Kayseri Rum Evleri, Tarih İncelemeleri Dergisi XXXII / 1: 17-45; Kaya, M. (2007). Turistik Kapadokya’nın Doğu Kapısı, İncesu, Nevşehir Kültür ve Tarih Araştırmaları, 7: 10-20; Küçükerman, Ö., (1988). Kendi Mekanının Arayışı İçinde Türk Evi, İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Apa Ofset Basımevi, İstanbul; Mayer, H., Knox,P. ( 2009). Small-Town Sustainability: Prospects in the Second Modernity, European Planning Studies, 18(10: 1545-1565; Özcan, Z., Gültekin N., Dündar Ö.G. ve Sat A. (2005). Geleneksel Konut Dokusunda Kullanılabilirlik Ölçütlerinin Belirlenmesi, Talas-İncesu Örnekleri. Ankara: Minpa Matbaacılık; Pekak, M. S. (2014). Kappadokia Bölgesindeki (Özellikle Kayseri ve Çevresindeki) Osmanlı Dönemi Hıristiyan Dini Mimarisi, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9/10: 885-928; Sevim, K. (2014). Kayseri İncesu Yeni Cami Mahallesi'nde Ortodoks Kilisesi Restorasyon Önerisi (Yüksek Lisans Tezi). Ankara: Gazi Üniversitesi; Solmaz Şakar, F. ve Şahin Güçhan, N. (2018). Building System Characterization of Traditional Architecture in Cappadocia, Turkey, Adalya(The Annual of the Koç University Suna & İnan Kıraç Research Center for Mediterranean Civilizations, (AKMED, (ss. 375-410); Sönmez, F., Doğan H. (2019); Kayseri’nin İncesu İlçesinde Tarihi Bir Ev: Hacı Osman Msetav Konağı. Ankara: Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Derlemeler Kitabı; Tali, Ş. (2008). Germir Evlerinin Giriş Kapı Tasarımları Üzerine Tipolojik Bir Araştırma, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 21: 167; UNESCO, (1972). Dünya Kültürel ve Doğal Mirası Koruma Sözleşmesi, Paris, https://www.unesco.org.tr/Pages/161/177, (Erişim tarihi: 13. 02. 2025); Yalçın, T. (2005). “Bir İlçenin Sosyokültürel Tarihi: İncesu.”(Yazarın 1950 tarihli el yazılı notlarından topanmıştır), Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 33:10.