Eskiyapar Höyük ve Kazıları

Arkeolojik Kazı Yerleşim Kazısı

Eskiyapar Höyük, bölgenin büyük höyüklerinden olup 13 metre yüksekliğinde; 350 metre çapındadır. Höyük, Hüseyinabad Ovası’nda çevresi sulak bir alanda bulunmaktadır. Höyük, çevresindeki Alaca Höyük, Boğazköy ve Ortaköy gibi önemli Hitit merkezleri ile coğrafi yönden bütünlük sağlamakta olup üçünün ortasında yer alan kavşak noktasında bulunmaktadır.

Eskiyapar Deresi’nin aktığı bereketli ova, günümüzdeki yerleşimler için yine uygun koşullara sahiptir. Höyük üzerinde yer alan eski köy 1983-1984 yıllarında bugünkü yerine taşınmıştır. Köy yerleşimi, höyüğün kuzeyinde kalan karayolu boyunca ve daha kuzeydeki yamaçlara doğru genişlemesini sürdürmektedir. Eskiyapar, bereketli toprakları, doğal yapısı ve sıcak insanlarıyla güzel bir Anadolu köyü olmuştur. Köyde geleneksel yapının güçlü olduğu görülmektedir.

Höyükte ilk kazılar 1945 yılında Ekrem Akurgal başkanlığında yapılan sondaj çalışmalarıyla başlamıştır. Daha sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Raci Temizer'in başkanlığında 1968-83 yılları arasında kazılar sürdürülmüştür. İkinci dönem kazıları ise 1992 yılında Çorum Müzesi adına İ. Ediz başkanlığında yapılmıştır. 2010 yılında Bakanlar Kurulu’nun 30.06.2010 gün ve 2010/683 sayılı sayılı kararı ve Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle yeniden başlayan üçüncü dönem kazıları, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Tunç Sipahi'nin başkanlığındaki bir ekiple devam ettirilmiştir.

2010-2014 yıllarında yapılan kazılarla höyükteki katmanlaşma büyük ölçüde netlik kazanarak höyükte KD, GD, GB ve KB olarak tanımlanan dört alanda kazılara aşamalı olarak devam edilmesi kararı verilmiştir. 2010 ve 2014 kazıları KD alanında sürdürülmüştür. 2015 kazısına da aynı alanda ağırlıklı olarak devam edilmiştir.

Höyük’te eskiden yeniye Bizans, Roma, Galat ve Frig yerleşmeleri tespit edilmiştir. Bunların altında Geç Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı ve Erken Tunç Çağı tabakaları da bulunmaktadır. Ancak Erken Tunç Çağı tabakasının altıda daha eskiye tarihlenen yerleşmeler olduğu tahmin edilmektedir. Örneğin ele geçen bir meyvelik ayağı Kalkolitik Çağ yerleşmesi olduğunu ifade etmektedir. Öte yandan Eskiyapar ‘ın Hitit dönemi oldukça önemli sayılan bir yerleşme olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalarla ilişkilendirilen dini ve yönetsel yapılar ortaya çıkarılmıştır. Öyle ki Eskiyapar’ın Hitit kenti Ankuwa olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca tüm höyüğe yayılan gelişkin bir Demir Çağı tabakası kazılmıştır. Demir Çağı’nda bugünküne göre daha küçük bir höyüğün var olduğu; Frig devri yerleşmesinin höyük üzerinde ağırlıklı olarak güney, batı ve doğu kesimlere doğru yoğunlaştığı; bunların üzerine Hellenistik yapıların ve sonra gelen kültürlerin oturduğu; böylece Eskiyapar Höyük’ün günümüzdeki görüntüsüne ulaştığı anlaşılmıştır.

İlk Tunç Çağı’ndaki yerleşmenin bir kent hüviyeti taşıdığı belirtilmektedir. Buradaki İlk Tunç Çağı tabakalarından orta ve son evrenin daha sistemli kazılmış olduğu görülmektedir. Depo buluntusundaki çanak çömlekler yüzeyi kırmızı renkli, astarlı ve açkılı olup düğme çıkıntılıdır. W. Orthmann tarafından verilen bilgiye göre; çanak çömlek endüstrisi Alacahöyük İlk Tunç Çağı tabakalarında bulunanların aynısıdır. Kırmızıdan kahverengimsi renge kadar değişen astarlı mallar çoğunluktadır. Yalnız kırmızı ya da siyah astarlı kaplar da mevcuttur. Biçimlerde huni ağızlı; küt ağızlı büyük testiler ve çeşitli tipte kaplar bulunmaktadır. Meyvelik ayağına ait bir parçanın da höyükte Kalkolitik Çağ yerleşmesinin varlığına işaret ettiği söylenmektedir.

Kazı başkanı tarafından hazine olarak tanımlanan iki depo buluntusu İlk Tunç Çağı III. evrenin son safhasındaki bir yapıda; aynı odanın içinde ama farklı yerlerinde; taban altında bulundu. Büyük hazine olarak tanımlanan A hazinesi çok sayıda eser barındırırken; B hazinesi ise ancak birkaç yapıtın olduğunu açığa çıkarmaktadır. Bu hazineler yapı büyük bir yangınla tahrip olmadan önce olasılıkla tehlikeli bir durum üzerine evin sahipleri tarafından yapının tabanında çukur açılarak içine dikkatle saklanmıştır. A hazinesi mekânın ortasında; B hazinesi ise bir duvarın yakınında taban seviyesinden yaklaşık 25-30 santimetre derinlikte ortaya çıkarılmıştır. A ve B hazinesinin küçük buluntuları tek kulplu bir çömlek içine konarak yerleştirildi. B hazinesinin içine konduğu çömlek kırık ve dağılmış olarak ortaya çıkarılmıştır. A hazinesinin çömleği ise tüm olarak bulunmuştur. Bir altın iğne ile bir gümüş kadeh de çömleğin altında ortaya çıkmıştır. B hazinesinde ise tümü kuyumcu örnekleri olan kıymetli nesneler bulunmuştur. Bunlar; bir adet altın iğne; başı kaya kristalinden iki adet gümüş iğne; bir adet altın iki adet gümüş küpe; bir adet gümüş bilezik yine bir adet gümüş bilezik parçası; çoğunluğu altın ve gümüş çok azı dağ kristalinden ve akikden yapılmış boncuklardır.

Depo buluntuları olan eserler; T. Özgüç ve R. Temizer tarafından ayrıntılı bir şekilde; Anadolu’nun diğer İlk Tunç Çağı buluntuları ile karşılaştırılarak bilim dünyasına tanıtılmıştır. İçlerinde sepet, ay, hayvan başı biçimli küpeler çağın kuyumcularının ürettikleri mükemmel örneklerdendir. Suriye tipi şişelerin çanak çömlekten yapılmış örnekleri ölü armağanı olarak mezarlarda ortaya çıkmıştır. Eskiyapar şişesinin küçük boyutlu olması olasılıkla dini amaçlarla kullanılmış olabileceği ihtimalini doğurmaktadır. Eskiyapar buluntularının çoğunluğu Troya ile ilişkilendirilmektedir. İçlerinde uzun saplı olup sap kısmı kayıp olan elektron tavanın benzerleri yalnız Troya’da ve Troad yöresinde bulunmuştur. Eskiyapar’ın minyatür tavası tipin İç Anadolu Bölgesi’ndeki şimdilik tek örneği olmaktadır. Gümüş kadehlerin benzerleri de İç Anadolu Bölgesi yerine Troya’nın A hazinesinde görülmektedir. Deniz kabuğu biçimli gümüş kepçe ise şimdilik Eskiyapar’a özgüdür. Elektrondan sap delikli baltanın benzerleri de Kuzey Kapadokya ve Karadeniz’in güneyindeki yerleşme yerlerinden gelmektedir. Benzerleri arasında en uzun örnek olan sap delikli balta ise tören baltası olduğu düşünülmektedir. Özgüç ile Temizer tüm bu bilgilerin ışığında Eskiyapar hazinelerini ve bunların bulunduğu tabakayı MÖ üçüncü bin yılın son iki yüzyılına (2.200-2.000) tarihlemeyi teklif etmektedir. Bu kadar kıymetli buluntunun ancak yöresel ticareti elinde tutan ya da kontrol eden bir beye ait olabileceği tahmin edilmektedir. Olasılıkla, kente yapılan bir hücum sonucunda kentin düşmesi, sahiplerinin belki ölmesi; bu hazinelerin binlerce yıl, bu yıkık yapının altında unutulmasına yol açmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar

Ediz, İ. (1994). Çorum Müzesi Müdürlüğü 1992 Yılı Eski Yapar Kazısı. İçinde; IV. Kurtarma Kazıları Toplantısı (ss. 109-113). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; Özgüç, T. ve Temizer, R. (1993). Eski Yapar Treasure”, Nimet Özgüç’e Armağan, Aspects of Art and Iconography: Anatolia And Neighbors. İçinde; M.J. Mellink ve diğerleri (Editörler), Studies in Honor Of Nimet Özgüç (ss., 613-628). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımeviö; Yıldırım, T. ve Sipahi, T. (2009). 2007 Yılı Çankırı Çorum İlleri Yüzey Araştırması. İçinde; 26. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Cilt-3 (ss. 91-106). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Sipahi, T. ve Yıldırım, T. (2010). 2008 yılı Çankırı Çorum İlleri Yüzey Araştırması. İçinde; 27. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Cilt-3. (ss. 447-460). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.