Starbucks, 1971 yılında Jerry Baldwin, Gordon Bowker ve Zev Siegl tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nde, Washington eyaletinin Seattle kentinde kurularak kahve kavurma ve satışı alanında faaliyet göstermeye başlayan küresel bir kahve zinciridir. Adını, Herman Melville’in klasik romanı Moby Dick’te yer alan ikinci kaptan “Starbuck” karakterinden almıştır. Howard Schultz’un şirkete katılımıyla birlikte, özellikle kahve kavurma alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Markanın vizyonu şekillenmiş ve temel faaliyet alanları belirginleşmiştir. 2003 yılı itibarıyla kahve ve ekipman satışlarının yanı sıra yiyecek ürünleri de ürün portföyüne dahil edilmiştir.

Günümüzde Starbucks, 86 farklı pazarda 30.000’den fazla satış noktasına ulaşmış olup, “Bir bardak kahveyle insan ruhuna ilham vermek” temalı misyonuyla faaliyetlerini sürdürmektedir. Ürün yelpazesi; mağazalarda sunulan içecek ve yiyecekler, evde tüketim için paketlenmiş kahveler ve markaya özgü bardaklar olmak üzere üç ana kategoride toplanmaktadır.

Günümüzde sürdürülebilirliğe verilen önemin artmasıyla birlikte, Starbucks da bu kavramı yalnızca kaynakların verimli kullanımıyla sınırlamamakta ve< gezegenden aldığından fazlasını geri vermeyi amaçlayan bütüncül bir stratejiyle ele almaktadır. Bu doğrultuda, yaydığı karbon miktarından fazlasını atmosferden çekmeyi, kullandığı tatlı su miktarından fazlasını yenilemeyi ve atıkları tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Enerji verimliliği, su yönetimi ve atık yönlendirme gibi çevresel etki alanlarında yüzde 100 yenilenebilir elektrik kullanımı teşvik edilmekte; “yeşil mağaza” tasarımlarında ise su tasarrufu sağlayan yerel bitkiler ve yenilenebilir malzemeler öncelikli olarak tercih edilmektedir.

Küresel iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında şirket genelinde ortakları, çiftçileri ve toplulukları kapsayan yenilikçi çözümler geliştirilmekte ve bu uygulamalar küresel ölçekte yaygınlaştırılmaktadır. Bu çerçevede Starbucks, faaliyet gösterdiği ülkelerde yerel üreticileri desteklemeyi de kurumsal yaklaşımının önemli bir unsuru hâline getirmiştir. Örneğin, Türkiye’deki mağazalarda kullanılan süt, yerli süt üreticilerinden temin edilmekte; unlu mamullerin yüzde 96’sı yine yerel tedarikçiler aracılığıyla sağlanmaktadır. Ayrıca sunulan Türk çayı da Doğu Karadeniz bölgesinden tedarik edilerek hem ürün çeşitliliği artırılmakta hem de yerel ekonomiye katkı sağlanmaktadır.

Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel bir kavram olarak değil, bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde ele alan Starbucks, ilk yıllarından itibaren çalışanlarına yönelik aidiyet duygusunu güçlendirmeye yönelik uygulamalara öncelik vermiştir. Şirket, kuruluşunun ilk yıllarında ekibe yeni katılan personellere hisse senedi vererek onları karar alma süreçlerinin bir parçası hâline getirmeyi ve organizasyona bağlılıklarını artırmayı hedeflemiştir. Günümüzde de bu yaklaşımını sürdüren marka, çalışanlarını “ortak” (partner) olarak tanımlamakta; bu kavram aracılığıyla, çalışanların yalnızca birer iş gücü değil, aynı zamanda kurumsal yapının değer üreten bileşenleri olduğu mesajı verilmektedir. Bu anlayış, hem kurum içi motivasyonu artırmakta hem de sosyal sürdürülebilirliğin önemli bir örneği olarak öne çıkmaktadır.

Sonuç olarak, Starbucks yalnızca kahve sunan küresel bir marka olmanın ötesinde, çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyerek sektöründe örnek bir kurumsal yapı sergilemektedir. Hem çalışanlarına hem de toplumun genel faydasına yönelik geliştirdiği uygulamalar, markanın uzun vadeli vizyonunun ve değer odaklı yaklaşımının somut bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.