Raw Food

Gastronomi

Sağlıklı beslenme amacıyla tercih edilen çiğ beslenme (raw food); çiğ, pişmemiş, güneşte kurutulmuş ya da düşük ısı uygulanmış besinlerin tüketilmesi temeline dayanır. Buna ek olarak, hayvansal gübre ile kimyasala maruz kalmadan organik bir şekilde yetiştirilen meyve ve sebzelerin çiğ tüketildiği bir beslenme çeşidi olarak bilinmektedir. Çiğ gıdanın tam olarak ne olduğuna dair kesin bir tanım yoktur. En çok kullanılan açıklama bu diyetin, vegan diyetin pişmemiş bir versiyonu olduğu şeklindedir. Genel anlamda yaklaşık 46 ⁰C üzerindeki sıcaklıklarda vitamin, bakteri ve enzim aktiviteleri öldüğü için bu şekilde bir yol izlemektedirler. Yaklaşık denmesinin sebebi bazı çalışmalarda yiyeceklere en fazla 43 ⁰C bazılarında ise maksimum 49 ⁰C’ye kadar ısı uygulanabildiğinin belirtilmesidir.

Çiğ beslenme son yıllarda popüler hâle gelerek, şefler ve ünlüler tarafından kabul edilmektedir. Buna ek olarak çeşitli restoranlarda sunulmakta ve konu ile ilgili yemek kitapları yayınlanmaktadır. Ancak bazı yazarlara göre çiğ beslenme yeni bir beslenme tarzı değildir. İnsanoğlunun ateşi keşfetmeden önceki beslenme şekli bu beslenme biçimi için geçerlidir. Vejetaryenliğin öncüsü olan Graham, XIX. yüzyılın ortalarında insanların sadece pişmemiş yiyecekler tüketmeleri durumunda asla hastalanmayacakları fikrini ortaya koyarak çiğ beslenmeyi vurgulamaktadır.

Hastalıklara karşı daha dirençli olmanın, aktif bir insan olmanın ve sağlıklı bir kilo almanın ve iyi bir sindirime sahip olmanın bir yolu olarak tanıtılan çiğ gıda diyeti bir beslenme şekli olmasının yanı sıra vejetaryenlik ve veganlık gibi bir yaşam felsefesine dönüşmüş durumdadır. Besinlerin pişirilmesi nedeniyle enzim aktivitelerinin öldüğüne inanan felsefeleri bulunmaktadır. Genellikle vegan diyetinin pişmemiş şekli olarak tanımlandığı görülse de aralarında bazı farklılıkları vardır. Örneğin, çiğ yemek tüketicileri; et tüketmeyenler, eti soslayarak çiğ tüketenler ve çiğ balık tüketenler (çoğunlukla somon) olmak üzere üç farklı şekilde gruplamak mümkündür. Raw food beslenme biçiminde bazı tüketiciler bu tarz besinleri pişirmek zorunda olmaları nedeniyle listelerinden çıkarırken, veganlar hayvansal ürünlerin tüketilmesine tamamen karşıdır.

Bu gibi sebeplerle raw food beslenme biçimine sahip kişiler, et ve süt ürünlerini genellikle tüketememekte ve bitkisel süt ürünlerine yönelmektedir. Sıklıkla yağlı tohumlar, baklagiller, sebzeler ve çiğ kuruyemişler gibi besinler tüketmektedirler. Bu tür besinler tokluk hissini de arttırmakta, sürekli atıştırma isteğini ortadan kaldırmaktadır. Bazıları içerdiği şekerden dolayı domatesi bile menülerinden çıkarmaktadır. Şeker tüketilmediğinden dolayı insülin değerine bağlı olan atıştırma ihtiyacı ortadan kalkmaktadır. Lifli besinlerden dolayı sindirim de kolaylaşmaktadır. Ayrıca bu durum toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasını da sağlamaktadır. Bu beslenme şeklinde vitamin, mineral ve protein açısından zengin beslenilmektedir. Hatta çiğ beslenme ile organların daha dengede ve daha sağlıklı çalıştığı düşünülmektedir. Günlük hayatta sıkça tüketilen süt, peynir, yoğurt, kafein, alkol, un ve şeker tüketilmemektedir.

Beslenmenin organik, çiğ ve yerel besinlerden oluşması cilt, saç, bağırsak, karaciğer, böbrekler ve hormonların dengesi açısından önemli bir konudur. Raw food beslenme ile besinlerin vitamin, mineral ve enzimlerinden yüzde 70-90 oranında faydalanılmaktadır. Ayrıca vücut toksinlerden arındırılarak, hücreler yenilenmekte ve bağışıklık sistemi güçlenmektedir. Ancak birçok besin türü açısından kısıtlayıcı bir diyet olmasından dolayı gelişim döneminde bulunan çocuklar ve bebekler tarafından uygulanması önerilmemektedir.

Raw food beslenme sadece salata gibi çiğ besinleri içermemekte, farklı işlemler, teknikler ve aletlerle lezzetli bir yeme biçimine dönüşebilmektedir. Özellikle besinlerin içindeki suyu alarak kurutma sistemiyle çalışan dehidratör (kurutucu fırın) sayesinde farklı lezzetler hazırlanabilmekte, aynı zamanda besinleri daha uzun saklama fırsatı elde edilmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Kralj, M. B., Podrażka, M., Krawczyk, B., Mıkuš, R. P., Jarni, K. ve Trebše, P. (2017). “Raw Food” Diet: The Effect of Maximal Temperature (46±1° C) on Aflatoxin B 1 and Oxalate Contents in Food, Journal of Food & Nutrition Research, 56(3): 277-282; Cunningham, E. (2004). What is a Raw Foods Diet and are There Any Risks or Benefits Associated with it?, Journal of the American Dietetic Association, 104(10): 1623; Çakmak, T. F. ve Sevinç, F. (2018). A Conceptual Framework of Raw Food Diet and Living Foods in Consumption Culture, Journal of Tourismology, 4(2): 83-92; Havala H. S. (2002). Raw Foods Diets: A Review of the Literature, Vegetarian Journal, 21(4):30-31; Leitzmann, C. (2014). Vegetarian Nutrition: Past, Present, Future, The American Journal of Clinical Nutrition, 100(1): 496-502; Oflaz, E. (2017). Elçin Oflaz’la Raw Food Mucizesi. İstanbul: Remzi Kitapevi; Russo, R. (2008). The Raw Food Diet Myth. ABD: DJ Iber Publishing.