Ortaoyunu

DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS Somut Olmayan Kültürel Miras Edebiyat

Meydan Oyunu, Kol Oyunu, Meydan-ı Sühan ve Zuhuri gibi çeşitli isimlerle anılan seyircilerle çevrili bir alanda müzik ve raks eşliğinde doğaçlama gerçekleştirilen geleneksel halk tiyatrosu türüdür.

Geleneksel halk tiyatrosunun bir türü olan Karagöz ve Hacivat nasıl ki gölge oyunu ile seyircilere sunuluyorsa ortaoyunu da bunun gerçek karakterler ile sahnede canlandırıldığı Türk halk tiyatrosunun başka bir türevidir.

Ortaoyunun tarihi hakkında farklı araştırmacılar tarafından farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kimi araştırmacılara göre Osmanlı toplumunun sosyal yaşamında Kol Oyunu, Meydan Oyunu, Zuhuri Kolu olarak adlandırılan oyunlarla orta oyunu ilk kez farklı isimlerle karşımıza çıktığı; ilerleyen süreçte ise Karagöz, Meddah gibi geleneksel Türk halk tiyatrosunun diğer türleri ile son biçimini aldığı savunulmaktadır.

Ortaoyunu ismi ilk kez Sâliha Sultan’ın 1834 yılında yapılan düğünü için yazılmış olan Lebîb’in Sûrnâme adlı eserinde geçmektedir. Ayrıca 1836 yılında İkinci Mahmud’un oğulları Abdülaziz ve Abdülmecid’in sünnet düğünü için yapılan şenliği anlatan Hızır’ın Sûrnâme’sinde de oyunun isminin yer almasından yola çıkılarak XIX. yüzyılın ilk yarısında oyunun bilindiği söylenmektedir.

Oyunu oluşturan dört ana unsur mevcuttur. İlk unsur temsil adı verilen oyunun kendisidir. Belli diyaloglara bağlı kalmadan oynanan oyunda karakterler Osmanlı toplumundaki halkın aynasıdır. İkinci unsur ise müziktir. Sazlar eşliğinde söylenen şarkı ve türküler büyük önem taşır. Çengi, köçek adı verilen rakkaslar ise oyunun üçüncü ögesi olan raksın parçasıdır. Dördüncü öge ise taklittir. Taklit oyunun yapı taşlarından biridir. Kozmopolit bir yapıdan  oluşan Osmanlı toplumunda yaşayan Rum, Arap, Laz, Gürcü ve Yahudi kimseler taklit ögesinin başlıca kaynaklarını oluşturur.

Adından da anlaşılacağı üzere ortaoyunu geniş bir meydanda kazıklarla gerilmiş iplerle belirlenmiş bir alanda gerçekleştirilmiştir. Palanga denilen yuvarlak biçimli bu alanda izleyiciler kadın ve erkek olarak iki bölüme ayrılırdı. Kadınların olduğu bölüme kafes, erkeklerin bulunduğu bölüme ise mevkii denilen bu bölümlerin hemen önünde çalgı takımı yer almaktaydı. Çalgıcıların hemen arkasında günümüzde oyuncuların kulis olarak adlandırdığı hazırlık odası olan sandık odası bulunmaktaydı. Oyuncuların sahneye giriş ve çıkışları buradan yapılırdı. Sahne  dekoru olarak iki ya da üç kanatlı paravan Yeni  dünya olarak adlandırılırken; ondan daha küçük olan paravan dükkân olarak adlandırılmıştır. Yeni dünya evi temsil ederken dükkân ise bazen atölye, kunduracı kimi zaman kahve ya da fotoğrafçı olarak kullanılmıştır. 

Orta oyunun temel kadrosunu oluşturan pişekar ve kavuklu Karagöz ve Hacivat’ın oyunundaki Karagöz ve Hacivat’ın karşılığı olduğunu söylemek mümkündür.Oyuna ilk çıkan “Efendi” kimliği ile tanınan Pişekardır. Pişekâr, Karagöz ve Hacivat oyunundaki Hacivat ile tipleme olarak benzerlik göstermektedir. Saray ağzını ve farsça ile süslenmiş dilini diyaloglara ustaca yerleştiren Pişekar ; elindeki şakşak ile oyunun yazarı, oyuncusu, yönetmeni gibi tavırlarıyla oyunda kendini göstermektedir. Ağırbaşlı duruşu, arabulucu tarafıyla seyircinin gözünde iyi ve elit bir adam izlenimi yaratsa da aslında sinsi tarafı da yadsınamaz bir gerçektir.

Kavuklu ise Karagöz tiplemesinin ortaoyunundaki yansımasıdır. Halkın içinden olan bu tipleme; bilgisiz oluşu samimi olması ve sözünü esirgememesi yönüyle o dönemin toplumsal eleştirisinin adeta aynadaki yansıması haline gelmiştir. İzleyenleri bilinçlendirmeyi, güldürürken aynı zamanda düşündürmeyi amaç haline getirmiş bir tiptir.Bu iki tipin dışında Rumelili, Arnavut Acem, Arap, Karadenizli, kambur,  cüce, kekeme, gibi tipler de oyuna kendilerine has konuşma tarzlarıyla ve kıyafetleriyle oyuna dâhil olup oyunu renklendirmişlerdir. 

Oyun; giriş, muhavere, fasıl, bitiş olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde pişekar havası çalınca elinde pastal adı verilen bir oyuncakla sahneye çıkar ve oyunu başlatır. Muhavere tekerleme ve arazbar olarak iki bölümden oluşmaktadır. Zurna, kavuklu havası çalmaya başlar başlamaz kavuklu ve “kavuklu arkası” denilen cüce veya kambur sahneye giriş yapar. Kavuklu ve pişekarın tanışmaları arazbar bölümünü, kavuklunun tekerleme söylemesi ise tekerleme bölümünü oluşturmaktadır. Fasıl, oyunun geliştiği kısımdır. Asıl olay bu bölümde anlatılır. Kayserili, Rumelili, zeybek, Tatar, zenne, çelebi gibi tipler oyuna dâhil edilir. Seyircinin ilgi düzeyinin en üst noktaya ulaştığı bu bölüm sonrasında pişekar , oyun esnasında bilmeyerek yapılan hatalardan dolayı seyirciden özür diler. Bir sonraki oyunun adı ve yeri duyurulur. Pişekar, seyirciyi selamlar ve diğer oyuncularla sahneden ayrılır.

Ustadan çırağa aktarılan geleneksel Türk halk tiyatrosu ürünü ortaoyunu, Tanzimat sanatçılarının Batı etkisine girmesiyle birlikte yavaş yavaş yerini modern Türk tiyatrosuna bırakmıştır. Yapılan çeviriler tiyatronun gelişimine katkı sağlamıştır. Günümüzde ise Anadolu’nun bazı kesimlerinde bayram ya da düğün zamanı köy ortaoyunları köylüler tarafından yaşatılmaktadır.

Referanslar

Vikipedi Orta Oyunu (t.y.). Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Orta_oyunu, (Erişim tarihi: 03. 05. 2025); Albayrak, N. (2007). Orta Oyunu TDV İslam Ansiklopedisi. (Cilt-33: 400-402). İstanbul: TDV İslâm Ansiklopedisi.