Müze

KAVRAM

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: HATİCE DEMİR (2021) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: HALİL MERT ERDOĞAN (2024) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Müze kelimesinin kökeni antik Yunan kültürü ve mitolojisine kadar uzanır. Müze, Yunanca, Müzlerin Koltuğu anlamına gelen Μουσεĩον / Mouseion kelimesinden türemiştir. Akıl / hikmet anlamına da gelen men kelimesinin kökeninde yine muse vardır. Zeus ve hafızayı simgeleyen tanrıça Mnemosyne’in ilham veren dokuz (şiir, ilahi, dans, müzik, tiyatro, komedi, dans, gök bilimi, trajedi) kızları; muse, musa ya da müzler olarak da bilinmektedir. Müzenin bir kavram olarak ortaya çıkmasında, bahsi geçen dokuz ilham müzlerine ithaf edilen şiir, tapınak ve festivallerin, zaman içerisinde müzeler / musalar olarak anılması yatmaktadır. Roma dönemine gelindiğinde, müzeler / musalar kavramı, sadece felsefi yanı ile sınırlı kalmıştır. Bu dönemde musalara ithaf edilen kült alanları, felsefi tartışmaların yapıldığı yerler haline gelmiştir. Daha sonra MÖ III. yüzyılda I. Ptolemaios Soter (MÖ 365-283) tarafından kurulan İskenderiye Kütüphanesi ve Okulu, daha çok üniversite yapısının prototipini oluşturmuş ve bünyesinde yer alan koleksiyonlar günümüz müze kavramı dışında kalmıştır. Müze ve müzecilik ile ilgili olarak ilk somut adımlar, XV. yüzyılda Floransa’da atılmıştır. Bu bağlamda müzecilik, Lorenzo de’ Medici’nin koleksiyonunu tanımlamak adına ortaya çıkmıştır. Ancak bir müze binası yapısından çok koleksiyonculuk adına bir tanımlama olarak kaldı. XVII. yüzyıla gelindiğinde, müze kavramı, daha çok koleksiyonlar ile tanımlanır ve anılır hâle geldi. Bu bağlamda, Ole Worm’un Kopenhag’daki koleksiyonu ve İngiltere’de Lambeth’deki John Tradescant’ın koleksiyonu ilk müzecilik örnekleri için bir geçiş niteliği taşımaktadırlar. Özellikle İngiltere Lambeth’deki John Tradescant’ın koleksiyonu için 1656’da Musaeum Tradescantianum başlıklı bir katalog basıldı. Daha sonra 1675 tarihinde Elias Ashmole’un mülkiyetine geçen koleksiyon için Oxford Üniversitesinin bünyesinde bir bina yapıldı ve koleksiyon buraya taşındı. 1683 yılında tamamlanan yapı ile müze halka açıldı ve Ashmole / Ashmolean Müzesi adını aldı. Ancak müzenin ilk kurumsal yapılanması için en önemli örnek, 1753 tarihinde kurulan British Museum ile gerçekleştirildi.

Milletlerarası Müzeler Konseyi’nin (ICOM) 1946’daki toplantısı sonucundaki kararlardan üçüncü madde birinci bent ile müzenin tanımı yapılmış ve tüm milletler tarafından kabul edilmiştir. Daha sonra 24. 08. 2007’de yapılan bazı değişiklikler ile müzenin genel geçer uluslararası tanımı şu şekildedir; “Müze, halka açık, toplum ve toplumun gelişimi hizmetinde olan ve kâr amacı gütmeyen sürekli kuruluşlardır. Müzeler; eğitim ve çalışma amaçlı olarak insanlığın ve insanlığa ait çevreye ait somut ve soyut kültürel miras için iletişim kurar, araştırma yapar ve bu mirası korur ve sergiler.”

Farklı kökenleri ve farklı amaçları ile toplumda farklı gruplara hitap eden müzelerin kesin ve kati bir sınıflandırması yoktur. Belli başlı müzelerin hitap ettiği kitle bellidir. Örneğin; çocuklar, toplum, üniversite ya da okul müzeleri gibi, kendi kurum ve kuruluş dahilindeki müzeler, belli bir kitleye hitap etmektedir. Bazı müzelerin; belirli bir bölge ve coğrafya ile bağlantıları ve sorumlulukları vardır. Bazı müzeler ise; millî, dini veya politik amaçlı olarak işlev kazanırken, diğer bazı örnekler finanse eden sponsorlarına göre (devlet, belediye ya da özel) bir sınıflama ya da adlandırmaya giderler. En bilindik sınıflandırma ile müzeler; genel, tabiat / doğa tarihi, tabiat / doğa, bilim ve teknoloji, tarih ve sanat şeklindedir. Son zamanlarda sanal müzelerin sayılarında da artış olduğu gözlemlenmiştir.

Birçoğu XVIII ile XX. yüzyıllar arasında kurulmuş olan ve dönemlerinin ansiklopedik ruhuna hitap eden genel müzeler, sahip oldukları koleksiyonlar ile disiplinler arası ya da çok disiplinli müzeler olarak da anılmaktadırlar.

Tabiat / doğa tarihi ve tabiat / doğa müzeleri ise; memeli hayvanlardan, kuş türlerine kadar çeşitli hayvan ve bitki türleri hakkında ansiklopedik bilgi vermek amaçlı olarak ortaya çıkmışlardır. En erken örnekleri Rönesans ve Aydınlanma dönemlerine denk gelen tabiat ve tabiat tarihi müzelerine; Oxford Ashmole / Ashmolean ve Paris Ulusal Doğa / Tabiat Tarihi Müzesi örnek verilebilir.

Kökeninde aydınlanma olan bilim ve teknoloji müzeleri genelde, bilimsel uygulamaların gelişimi ve enstrümantasyonu ile ilgilenir. Özel ve tüzel olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Özel bilim ve teknoloji müzesinin en erken örneklerinden birine 1778’de Hollanda Haarlem’de kurulan Teylers Müzesi örnek verilebilir.

Nicel olarak da çokluğu ile en bilindik müze türlerinden olan tarih müzeleri, bir kronolojik perspektif dahilinde sergilenen koleksiyonlardan oluşur. Bu bağlamda, koleksiyonlardaki obje çokluğu ve çeşitliliği ile genel müzeler altında değerlendirilir.

Sanat müzeleri yine kendi içerisinde alt sınıflamalara gidebilir (resim, heykel ve diğer el sanatları). Özel müzeler kapsamında çeşitli özel koleksiyonlar ile en yaygın müzeler arasında yer alırlar.

Son zamanlarda dijital ortamda sergileme imkan bulan müzeler ile sanal / dijital müzeciliğin de örnekleri yaygınlaşmaya başlamıştır.

Bir müzenin fonksiyonel olarak değerlendirmesi yapıldığında, bünyesinde barındırdığı kültürel miras objeleri; kazı, keşif, hazine, bağış / hibe, hediye, miras ve satın alma gibi yollarla sağlanır. Her bir müzenin sergileme ve koleksiyonları için ayrı bir politikası mevcuttur. Müzelerin bünyelerinde sergilenen kültürel miras objeleri, müze genelinde muhafaza edilen eserlerin sadece çok az bir oranını oluşturmakta ve çoğunluğu depolarda muhafaza edilmektedir. Bu bağlamda müzeler; saklama – depolama – koruma ile ilgili önemli bir misyonu da üstlenmektedir. Bir müzenin asli görevleri arasında, ziyaretçilere sunulan sergileme ve bilgilendirmenin yanı sıra, kendi bünyesinde katolog, broşür özel yayın serisi gibi yayımcılık adına da katkılarda da bulunması vardır. Bir müze olağan sergileme dışında, özel organizasyonlar da düzenleyebilmektedir.

Türkiye’de müzeciliğin başlangıcı, Selçuklu dönemi Konya sur duvarındaki farklı dönemlere ait eserlerin varlığı ile başlar. Bununla birlikte Türk Müzeciliği’nin asıl başlangıcı, Mecma-ı Asar-ı Atika’ya / Eski Eserler Koleksiyonu ile birlikte İstanbul Arkeoloji Müzesi’dir. 1855 tarihinde Sultan Abdülmecid (1839-1861) zamanında, Aya İrini; Mecma-i Eslihai Atika ve Mecma-i Asar-ı Atika (Harbiye Askeri Müzesi’nin de başlangıcı) olmak üzere iki alt kategoriye ayrıldı. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde müzeler, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Âsâr-ı Atika ve Müzeler Müdürlüğü / Hars Müdürlüğü bünyesinde devam etti ve 1944 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kuruldu. Cumhuriyet döneminin ilk inşa edilen müzesi, Ankara Etnografya Müzesi’dir. Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde 205’i kamu ve 260’ı özel olmak üzere toplamda 465 müze yer almaktadır.

Referanslar

Desvallées A., Mairesse F. (2009). Key Concepts of Museology, Singapore: Armond Colin; Ginsburgh, V., Mairesse F. (1997). Defining a Museum: Suggestions for an Alternative Approach, Museum Management and Curatorship, 16(1): 15–33; Günay, B. (2012). Museum Concepts from Past to Present and Importance of Museums as Centers of Art Education, Procedia – Social and Behavioral Sciences, 55: 1250-1258; http://cagdasmuzebilim.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/384/2015/12/EURO-INNOVANET-Virtual-museum-concept-and-structure.pdf, (Erişim tarihi: 27.04.2021); http://epgp.inflibnet.ac.in/epgpdata/uploads/epgp_content/S000829IC/P001546/M024843/ET/1510308960P15-M01-Museum-Meaning,Definition,ScopeFunction-ET.pdf, (Erişim tarihi: 27.04.2021); http://www.igntu.ac.in/eContent/BA-AIHC-06Sem-Jinendra%20Kumar%20Jain.pdf, (Erişim tarihi: 27.04.2021); https://en.wikipedia.org/wiki/Teylers_Museum, (Erişim tarihi: 27.04.2021); https://icom.museum/en/, (Erişim tarihi: 27.04.2021; https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-69904/turkiye39de-muzecilik.html, Erişim tarihi: 27.04.2021); https://www.britannica.com/topic/museum-cultural-institution/Types-of-museums, (Erişim tarihi: 27.04.2021); Somlak Barbera Boelen, B., Charoenpot, S., Manders, M. R. (2012). Museology, Unit 16, Bangkok: UNESCO Publications.

2 / 2

Müze kelimesi, etimolojik olarak Yunancadaki ‘Mousa/Mouseion’ kelimesinden türemiştir. Mousalar (Musalar veya Müzler); Yunan mitolojisinde Euterpe, Erato, Kalliope, Kleio, Melpomene, Polymnia, Terpsikhore, Thalia ve Urania’dan oluşan dokuz ilham perisine verilen isimdir. Mouseion, 'Mousaların evi/tapınağı' anlamına gelir. I. Ptolemaios Soter’in MÖ III. yüzyılın başlarında İskenderiye’deki sarayında kurduğu ve Klasik Dönem eserlerinin toplanıp sergilendiği bu yapı, ilk müze olarak kabul edilir. Modern anlamda müze, Milletlerarası Müzeler Konseyi (ICOM) Türkiye Milli Komitesi Yönetmeliği’nin İkinci Maddesi’ne göre, “Kültür eserlerini koruyan ve bu eserleri etüd, eğitim ve bedii zevki yükseltme amacıyla toplu halde teşhir eden kamu yararına çalışan, sanata, ilme, sağlığa, teknolojiye ait kolleksiyonları bulunan müesseselere” verilen isimdir. Müzelerin kapsamı, aynı yönetmeliğin Üçüncü Maddesi’nde yer alan şu tanımla genişletilmiştir: “Daimi teşhir bölümleri bulunan kütüphaneler ve arşiv merkezleri, halka açık tarihi anıtlar, bu anıtlara ait binaların bölümleri veya müştemilatı, tarihi, arkeolojik ya da doğal öneme sahip bölgeler ve parklar, botanik bahçeleri, hayvanat bahçeleri, akvaryumlar ve benzeri kuruluşlar bu tarife dahildir.” 

Çağdaş müzecilik anlayışıyla birlikte, yalnızca çeşitli koleksiyonların ya da tarihi eserlerin sergilenmesi amacından vazgeçilmiş, bunun yerine müzelerin birer eğitim kurumu haline gelmesi fikri ön plana çıkmıştır. Bu değişim, müzelerin yalnızca geçmişi koruma ve sergileme işlevinin ötesine geçmesini sağlamıştır. Bu nedenle, zamanla farklı müze türleri ortaya çıkmış ve müzecilik alanında çok çeşitli yaklaşımlar geliştirilmiştir. TUİK’in Milli Saraylara ilişkin istatistikleri bu değişimi net bir şekilde göstermektedir: 2023 yılı itibariyle Türkiye’deki müze sayısı 606’ya yükselmiş ve bir önceki seneye göre yüzde 7,1 artış göstermiştir. Bu müzelerin bağlı olduğu kurumlar üç başlık altında incelenebilir: 212 müzenin bağlı olduğu kurum, Kültür ve Turizm Bakanlığı; on sekiz müze, Milli Saraylar Başkanlığı; 376 adet müze ise özel müze kategorisindedir. 2023 yılı itibariyle Türkiye’deki müzelerde bulunan eser sayısı üç milyon 900 bin 331’e yükselmiştir. 

Tarihte modern anlamda müzecilik kavramının ortaya çıkması, XV.-XVII. yüzyıllarda Avrupa’da ortaya çıkan koleksiyonerliğin evrilmesi sayesinde mümkün olmuştur. Elias Ashmole’un koleksiyonunu Oxford Müzesi’ne bağışması ve tüm eserlerin halka açık bir hale getirilmesi bunun ilk örneğidir. Bu sebeple müzecilik tarihi; Koleksiyonerlik, Kurumsallaşma ve Eğitim Kurumuna Dönüşme başlıkları altında özetlenebilmektedir. Müzelerin sayısının artması ve sergilerin farklı konseptlerde tasarlanması, birçok müze türünün de ortaya çıkmasına sebep verir. 

Müze türleri bağlantılı olduğu bilim dalına göre türlere ayırlabilir: Sanat Müzeleri; Modern Sanat Müzeleri; Arkeoloji, Tarih ve Kültürel Miras Müzeleri; Etnografya ve Folklor Müzeleri; Doğa Tarihi Müzeleri; Bilim ve Teknoloji Müzeleri; Bölge Müzeleri; Uzmanlık Müzeleri; Üniversite Müzeleri; Açık Hava Müzeleri; Doğa Tarihi ve Jeoloji Müzeleri; Bilim ve Teknoloji Müzeleri; Endüstri Müzeleri; Ekonomüzeler örnek olarak sayılabilir. Bunların haricinde müzelerin bağlı olduğu idari birime göre farklı müze türleri de gruplandırılmıştır: Devlet Müzeleri, Yerel Yönetim Müzeleri, Üniversite Müzeleri, Askeri Müzeler, Bağımsız ya da Özel Müzeler ve Vakıf Müzeleri.

Referanslar

Tezcan Akmehmet, K. (2017). Yaşayan Müze Kavramı Üzerine Bir İnceleme, Yaratıcı Drama Dergisi, 12(2): 1-16.; Ozmen, S. S. (2018). Müze Eğitiminin Gelişimi, HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 6(11): 301-324.; Kandemir, Ö. ve Uçar, Ö. (2015). Değişen Müze Kavramı ve Çağdaş Müze Mekanlarının Oluşturulmasına Yönelik Tasarım Girdileri, Sanat Ve Tasarım Dergisi, 5(2): 17-47.; Okan, B. (2015). Günümüzde Müzecilik Anlayışı, Sanat ve Tasarım Dergisi, 5(2): 187-198.; Okan, B. (2018). Günümüz Müzecilik Anlayışındaki Yaklaşımlar ve Müze Oluşumunu Etkileyen Unsurlar, Tykhe Sanat Ve Tasarım Dergisi, 3(4): 215-242.