Seyirlik halk oyunlarından Karagöz Hacivat oyunu, geleneksel kültürümüzün ortaoyunu ve meddah ile birlikte en önemli köşe taşlarından biri olan gölge oyunumuzdur. Karagöz oyunu ışık ile gölgenin, görünen ile görünmeyenin bir oyunudur. Türk kültüründe yüzyıllar öncesine ait bir geçmişe sahip olduğu bilinen Karagöz, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi'ne 2009 yılında kaydedilmiş bir sanattır. İnsanları eğlendirirken düşündürmüş, zaman zaman toplumsal bilinç oluşmasında önemli bir işlev üstlenmiştir. Gölge oyunlarının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte oyunun, Asya (Java, Endonezya, Çin) kökenli olduğu bilinmektedir. Yine Karagöz’ün ortaya çıkışıyla ilgili ortaya atılan farklı bir iddia ise; bu oyunun, Hindistan’dan Batı’ya doğru Çingene göçleri ile gelmiş olabileceği düşüncesidir. Türkiye’de de Karagöz üzerine yaptıkları çalışmalarla bilinen Metin And, Sabri Esat Siyavuşgil, Cevdet Kudret, Saim Sakaoğlu başta olmak üzere araştırmacıların ağırlıklı olarak gölge oyunlarının Asya’dan çıkmış olduğuna dair görüşü kabul ettikleri görülmektedir. Gölge oyununun Türk kültüründe ne zaman ortaya çıktığı, Karagöz ve Hacivat olarak ne zaman teşekkül ettiği ise belirsiz olsa da Joseph Von Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi adlı eserinde şehzadelerin sünnet düğünlerinde düzenlenen etkinlikleri ele aldığı kısımda dönemin çeşitli eğlence unsurları ile birlikte hayalcilerin varlığından da bahsetmektedir (1993: III: 180-181). Bunun yanı sıra XVII. yüzyıl eseri olan Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesi’nde de bazı hayalcilerin adının geçtiği tespit edilmektedir. Tüm bunlar, Karagöz oyununun Türk kültüründe en az 500 yıldır var olan kadim bir sanat olduğunun göstergesidir. Karagöz oyununun tarihçesine ilişkin pek çok tez ortaya atılmışsa da bu tezlerden en çok bilineni, Karagöz ile Hacivat’ın Bursa Ulu Cami’de inşaat işçisi olarak çalıştıkları (Hacivat duvarcılık, Karagöz demircilik yapmakta) ve aralarında şakalaşmaları yüzünden hem kendilerinin hem de diğer işçilerin çalışmalarına engel olarak inşaatı geciktirmelerinden dolayı Sultan Orhan’ın ikisini idam ettirmesi üzerine olan rivayettir. Ancak sonrasında Sultan vicdan azabı duyar, Şeyh Küşteri de padişahın acısını dindirmek maksadıyla bir perde kurarak Hacivat ve Karagöz’ün tasvirlerini yansıtarak padişahı avutur. Ancak bilinmesi gerekir ki Ulu Cami, Sultan Orhan döneminde değil; Yıldırım Bayezid zamanında yapılmıştır. Dolayısıyla bu zaman sapması, bu söylentinin gerçeklikle bir ilgisi olmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca gerçekte yaşayıp yaşamadığı muamma olan Karagöz’ün ortaya çıkışı ile ilgili rivayetlere dayanılarak Bursa’da Çekirge semtindeki bir mezarın Karagöz’e ait olduğu da ileri sürülmüştür. 

Karagöz, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda, Hacivat tipi sarayı temsil ederken Karagöz ise daha çok iktidarı temsil eden Hacivat’ın zıttı olarak halkı temsil etmektedir. Perdeye gelen diğer tipler de dönemi farklı açılardan yansıtmaktadırlar. Oyunda yer alan bilhassa Rum, Ermeni, Yahudi, Acem, Arnavut vb. tipler, Osmanlı’nın özellikle de İstanbul’un heterojen yapısını oluşturan farklı kültürlerin birer temsili olarak nitelendirilebilir. Dilaver Düzgün, gelenek göreneklerden halk inançlarına, İstanbul semtlerinden çeşitli eğlence yerlerine, mesleklerden spor aktivitelerine vb. birçok farklı dinamiğin oyunlarda yansıtıldığını ifade etmektedir (2010: 25). Zamanla Türk mizah anlayışı, folklore, dil ve ağız özellikleri, halk ve tekke şiiri, müzik, çengi, köçek gibi sanatlarla ve halk danslarıyla da zenginleşen muhtevasıyla Osmanlı toplumunu oluşturan değişik tip ve kavimlerin giyim-kuşamları, karakter ve şive özelliklerini de sergilemesi bakımından oldukça önemlidir. 

Karagöz oyunu; Giriş, Muhâvere, Fasıl ve Bitiş olmak üzere dört temel bölümden oluşmaktadır. Oyuna giriş yapılmadan önce perdeye göstermelik yansıtılır ve “nâreke”den çıkarılan sesle perdeden kaldırılır; bu aşama izleyenlere oyunun başlamak üzere olduğunu bildirir. Oyunun ilk bölümü olarak nitelendirilen Giriş bölümünde; semâî ve perde gazeli okuyan Hacivat’ın ardından Tanrı’ya ya da dönemin önde gelenlerine dua ettiği görülür daha sonra perdenin sağ köşesinden oyuna dâhil olan Karagöz ile Hacivat arasında kısa bir kavga yaşanır; Hacivat kaçar sonra geri gelir ve ardından perdeden ayrılan ikili Muhavere bölümünde tekrar bir araya gelirler. asıl konu ile ilgili olmayan genellikle Hacivat ve Karagöz arasında çeşitli konularda yanlış anlamaya bağlı gelişen diyalogların gerçekleştiği bölümdür; bölüm sonunda aralarında yine kavga çıkar ve Hacivat Karagöz’den dayak yiyerek perdeden çıkar; yaşananlara sinirlenen Karagöz de o da perdeden ayrılır. Ardından belli bir olay çerçevesinde ilerleyen fasıl bölümü başlar. Bu bölümde isteğe ve konunun akışına göre oyunun diğer kişilerine de yer verilebilir. Bitiş bölümü ise oldukça kısa olup Hacivat’ın “Yıktın perdeyi eyledin virân/ Varayım sahibine haber vereyim hemân” sözlerinin ardından Karagöz’ün “Her ne kadar sürç-i lisân ettikse affola” sözünü söylemesiyle son bulur. Herhangi bir sınıflandırmaya tabii olmaksızın Karagöz oyunlarında görülen kişilerden bazıları şu şekilde sıralanabilir: Karagöz, Hacivat, Zenneler, Çelebi, Beberuhi, Laz, Kayserili, Kastamonulu, Muhacir, Acem, Arap, Arnavut, Yahudi, Rum, Frenk, Ermeni, Hımhım, Kekeme, Efe, Zeybek, Tuzsuz, Külhanbeyi, Köçek, Çengi, Câzûlar… Zaman içinde çeşitli değişiklikler olmakla birlikte Osmanlı toplumu içinde görülen tiplerin büyük bir çoğunluğu Karagöz’de aksettirilir. Karagöz’ün oynatıldığı anlatısal referans noktası olarak Ramazan zamanı öne çıksa da And, Karagöz’ün sadece Ramazan zamanı değil; diğer zamanlarda da kahvehanelerde aktif olarak oynatıldığını belirtir (1969: 168). Dolayısıyla Karagöz oyunlarına genel hatlarıyla baktığımızda Ramazan zamanının ve mahfil olarak da kahvehanelerin ön plana çıktığını tespit edebiliriz.

Günümüzde de sevilen ve ilgiyle izlenen Karagöz oyununun geçmişten günümüze ulaşmasında, oyunun dinamik yapısının etkili olduğu fikri öne çıkmaktadır. Ezgi Metin Basat, bu devingen yapıyı oyunlardaki doğaçlamaya tanınan alanın metinlerin yenilenmesinin, zaman ve uzamda devinim kazanmasına da olanak sağladığına değinmektedir (2022: 318). Ancak özellikle Tanzimat Fermanı ve II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte İstanbul sözlü kültür ortamlarına dâhil olan tiyatro ve sinema gibi yeniliklere artan talep doğrultusunda, Karagöz’e olan ilgi azalmaya yüz tutmuştur. Bunda ulaşım araçlarının gelişmesi, teknolojinin gelişmesiyle paralel olarak bilgisayar kullanımının artışı, tüketim toplumunun durma, yavaşlama yerine hız ve sürati koyması faktörleri de etkili olmuştur. Murat Huten, XIX. yüzyılı Karagöz’ün hem en parlak dönemini yaşadığı hem de çöküşünün baş gösterdiği yüzyıl olarak göstermektedir. Bu bağlamda Huten, Karagöz’e olan ilginin azalmasının sebeplerini; batılılaşma akımının etkileri, İstanbul’un fiziki şartlarındaki değişmeler, Batı tiyatrosunun etkisi, aşırı İslamî akımların gerici düşünceleri ve eylemleri, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sürecinin etkileri, Cumhuriyet rejiminin beklentileri ve getirileri, sinema ve televizyonun gündelik hayata girmesi olmak üzere yedi madde altında ele almaktadır (2020: 23-32). Bunlardan özellikle “sinema, televizyon ve bilgisayarın gündelik yaşama girmesi” maddesi oldukça öne çıkmaktadır. XXI. yüzyıla gelindiğinde ise geçmiş yüzyıllarda cinsiyet ve yaş grubu ayrımı olmaksızın geniş bir izleyici kitlesine hitap eden Karagöz’ün eski hedef kitlesini kaybettiği, ağırlıklı olarak çocuklara hitap ettiği görülmektedir. Kültür ve gelenekler değişir, dönüşür. Elbette, geleneksel seyirlik oyunlar da süreçle birlikte bu değişimden nispeten payını almıştır. Ancak önemli olan her ne kadar kültür ve gelenek şekil değiştirse de sürekliliğinin sağlanması, geleneğin korunarak muhafaza edilmesidir. 

Yararlanılan Kaynaklar

And, M. (1969). Geleneksel Türk Tiyatrosu: Kukla-Karagöz-Ortaoyunu. Ankara: Bilgi Yayınevi; Düzgün, D. (2010). Türk Gölge Oyunu Karagözde İstanbul Hayatı, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 17 (43): 25-33; Hammer-Purgstall, J. V (1993). Büyük Osmanlı Tarihi, (Çev. Mehmed Ata Bey, Yay. Haz. Mümin Çevik; Erol Kılıç). İstanbul: Üçdal Neşriyat; Huten, M. (2020). Karagöz Sanatının Unutulma Öyküsü ve Karagöz’ün Önemli Destekçilerinden Metin And, Karagözüm İki Gözüm, İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 23-36; Metin Basat, E. (2022). Karagöz’de Âşıklık Geleneği”. Geleneksel Türk Gölge Tiyatrosu Karagöz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, ss. 302-319.