Hacı Bektaş Veli Külliyesi

Doğal ve Kültürel Miras Külliye Köşk/Konak

Hacı Bektaş Velî'nin doğumu ve Anadolu'ya gelinceye kadar olan hayatını anlatacak dokümantasyon neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu nedenle hayatının o dönemi hakkında söylenenler menâkıbnâmeler, belgeler ve söylentilerden derlenen genellemelere göre belirlenmiştir. 

İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan Yunus Emre Divanı'nın iç kapağında dört cümlelik bir yazınuın ebced hesabı ile 645 veya 646/1248'de doğup; 680/128l'de Horasan'dan Anadolu'ya gelmiş olması; 92 yaşında 738/1337 yılında vefat ettiği şerh düşülmüştür. 

Nişaburlu olan Hacı Bektaş Veli, Horasan'da Hoca Ahmet Yesevi ocağında felsefe, sosyal ve pozitif bilimler okumuştur. Daha sonra Anadolu'ya gelmiştir. Anadolu'da yaşamış en önemli Sufi lider olarak kabul edilmiştir Genellikle bir geyik ve bir aslanı kucaklayan Asyalı bir alçakgönüllülükle tasvir edilir, bu da bu hayvanların doğal düşmanları olduğu için onun büyüklüğünü gösterir.

Hacı Bektaş Veli'nin efsanevi kişiliği onu zaman ve mekanı aşan göksel güçlere sahip bir süper insan olarak tasvir eder. Kendisi Anadolu'ya hiç gitmemiş olan Horasan mistiklerinin en büyük lideri Ahmed Yesevi'den "sırrı" almış ve yeni fethedilen topraklara getirmiştir. Efsane, Hacı Bektaş Veli'yi Anadolu'yu İslam diyarı olarak mühürleyen mistik süper güç olarak kabul eder.

Hacı Bektâş-ı Velî, eski adı Sulucakarahöyük'e gelmiş ve burada bir tekke kurmuştur. Selçuklu üslubunu yansıtan Tekke 1270'li yıllarda inşa edildiği düşünülmektedir. Türk mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip olan tekke, farklı tarihlerde yeni inşa edilen bölümler ile külliyeye dönüşerek Bektaşiliğin en önemli merkezi olmuştur.

Hacı Bektâş-ı Velî Külliyesi, Ön-Türk saraylarında da görülen üç avlulu bir düzene sahiptir. Birinci avlu (Nadar Avlusu), ikinci avlu (Dergâh Avlusu) ve üçüncü avlunun etrafındaki yapılardan oluşmaktadır. Külliyenin birimleri bu avluların etrafına işlevlerine uygun olarak yerleştirilmiştir. İç örgütlenmesinde askeri bir hiyerarşi ve disiplinin hakim olduğu Pir Evi'nde, karşılanması gereken her işlev için bir birim düşünülmüş ve bu birimler Bektaşiliğe özgü bir terminolojiye uygun olarak "köşk evi / at evi / ekmek evi" olarak adlandırılmıştır. "Ocaklar" olarak örgütlenen bu birimlerin başında "konak evinin babası / at evinin babası" olarak bilinen bir baba ve maiyetindeki "canlar"(dervişler) bulunur ve bunların hepsi Pir Evi'nin postnişini olan Dede Baba'ya bağlıdır.

Ziyaretçilerin ağırlandığı bu komplekste Nadar Avlusu, gezginlerin ihtiyaçlarını karşılayan bölümlerin yanı sıra bazı hizmet birimleri ile çevrelenmiştir. Yanında bir güvercinlik olduğu bilinen Çatal Kapı'nın batısında misafirlerin ağırlandığı bir misafirhane, doğusunda bir at evi (ahırlar), avlunun doğu tarafında ikinci avludaki aşevi ile işlevsel olarak bağlantılı olan bir erzak evi ve onunla aşevi arasında bir fırın bulunurken, Moloz taş ya da kerpiç duvarlı, düz ahşap çatılı basit yapılar olan bu birimler ortadan kalkmıştır.

İkinci avlunun batısındaki kütlede yer alan çamaşırhane Nadar Avlusu'na açılır ve biri ana çamaşırhane, diğeri gusülhane olmak üzere iki mekân içerir. Avlunun doğu duvarında yer alan Üçler Çeşmesi'nin (Feyzi Baba Çeşmesi) tasarımı ve süslemesi, külliyenin diğer birçok öğesi gibi XVI. yüzyıla tarihlenebileceği gibi sülüs karakterli kitabesinde Sadrazam Halil Rif'at Paşa'nın (1827-1901) eşi Fatma Fikriye Hanım tarafından 1320 (1902) yılında yaptırıldığı belirtilmektedir. Sarı ve kırmızı renkli kesme taşların kullanıldığı çeşme, sivri kemerli bir nişle donatılmış ve 'hüseyni' adı verilen türde bir Bektaşi tacıyla taçlandırılmıştır. Günümüze ulaşan tek yapının Kızılca Halvet isimli halvethâne olduğu düşünülmektedir. Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde yer alan külliyenin merkezinde Hacı Bektâş-ı Velî'nin türbesi bulunmaktadır. 

Tekke ve türbelerin 1925 yılında kapatılması üzerine Hacı Bektaş-ı Velî Külliyesi bir süre Numune Ziraat Mektebi olarak kullanılmış, Maarif Vekâleti Asâr-ı Atika ve Hars Müdürü H. Zübeyir Koşay'ın çabalarıyla külliyedeki eserler dağılmaktan kurtarılarak, envanterlenip, önce Ankara Kalesi'ndeki bir depoya, daha sonra da Ankara Etnografya Müzesi'nin kurulmasıyla müzeye taşınmıştır. Külliyenin kapsamlı onarımı 1958 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılmış, 1959 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülmüş ve büyük ölçüde aslına uygun olarak onarılan yapı grubu, özgün mobilyalarla tefriş edilerek 16 Ağustos 1964 tarihinde külliye müzeye çevrilerek olarak ziyarete açılmıştır.

Referanslar

Hacı Bektaş-ı Velî, Makalât, nşr. Prof. Dr. Esad Coşan, İstanbul: Seha Neşriyat.
Hacı Bektaş Velî Külliyesi (Dergâhı), Yaşayan Miras Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğü, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Hacı Bektaş Velî Külliyesi (Dergâhı), Yaşayan Miras Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğü, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı.