Bayram

Etkinlik Kavram Bayram

Bayram, belirli bir güç olarak sürenin mükemmelliğinden, bütünlüğünden seçilmiş, mükemmel zaman (tempus par excellence)dır. Tarihi kaynaklara göre X. yüzyılın başlarında Karahanlı Türkleri Müslümanlığı din olarak kabul ettiler. Ancak Müslümanlık, Türkler arasında yayılırken dinî terimler Arapçadan değil Farsça üzerinden alınmıştır. Bu yüzden Türkler namaz, oruç, Huda, yalavaç, peygamber, ferişte gibi İranca menşeli kelimeleri kullanmışlardır. Bu terimlerden biri de yine İranca olan “bayram” kelimesidir. Göktürk ve Uygur metinlerinde “bayram mefhumu” Hint-İran dillerinden alınma rāma kelimesi ile karşılanmıştır. Bayram kelimesi, köken itibarıyla Farsça’ya dayanmakta (beẕrem/beẕrâm (بذرام/بذرم) olup Türkçe’nin en eski örneklerinde "badram, bezrem” olarak görülmektedir. Bezrem “yeme, içme, konuşup eğlenme meclisi” anlamına gelen bezm ile “hoş ve sevinçli” anlamını taşıyan ram kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.  “Beyrem” (Oğuzca ‘îd günü) veya “Mayram” olarak da telaffuz edilir. Kelimenin Arapçası, sözlüklerde “âdet halini alan sevinç ve keder; bir araya toplanma günü” anlamlarıyla karşılanan îddir (el-ʿıyd/العيد). Bu sözcük, coşku ve sevinç dolu bir atmosferin kapılarını aralayan, huzur ve mutluluğun zirveye çıktığı bir dönemi müjdeleyen bir kelime olarak tanımlanır. TDK Türkçe Sözlük’te ise; millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan gün veya günler olarak geçen sözcüğün diğer anlamları; şenlik ve tam, yoğun bir mutluluk duygusu olarak geçmektedir.

Bayramlar, toplumlar için özel bir anlam yüklenen, çok önemli bir an ve kutlanan belirli gün ya da günlerdir. Evrenin ve insanın yaratılışından itibaren kutsala yakınlaşma, yaratılış zamanına dönme arzusu ve kutsalın sonsuzluğu düşüncesi bakidir. İnsanların aşkın duygularının tezahür ettiği tören ve bayramlar geçiş ritüellerine sahne olan özel bir zaman dilimi ve mekân algısı yaratırlar. Hayatın geçiş evreleri olarak bilinen başta doğum, evlilik, ölüm gibi olaylarda yaşatılan ritüel gelenekler ile dini, milli ve mevsimlik bayramlar üzerinde yapılan çözümlemeler toplumların milli değerlerini, kültürel kodlarını ortaya çıkaran başat unsurlardandır. 

Türklerin İslamiyet öncesi inanç sistemleri incelendiğinde temelde atalar, tabiat ve Gök Tanrı kültleri öne çıkmaktadır. Bunlardan atalar kültü inanışı, “ruhun ölümsüzlüğü” ilkesine dayanmaktadır. Bunun en önemli ispatı ise kurgan denilen mezarların ölümden sonraki hayat varmışçasına inşa edilmesine ve ritüellerin de bu tefekküre göre icra edilmesine bağlanmaktadır. Zira İnebolu’da bayramların dördüncü gününe “Ölenler Bayramı” denir. Mezarlıklar Ölenler Bayramı’nda ziyaret edilir. “Dördüncü gün ölenlerin bayramı oluyor, o gün de mezarlıklara gidiliyor, Kur’an okunuyor. Dolayısıyla doğum, evlilik ve ölüm sonrası uygulanan pratikler kaos-kozmos zıtlığında kozmosu destekleyerek dengeyi (homeostatis) sağlar. Doğum, yaratılışla, ölüm yeniden doğumla irtibatlandırılırken evlilik kurum olarak yaratılışı simgeleyen temsillerdir. Kaos, kozmos başladığı andan itibaren yer değiştirmek için çaba sarf eder. Ritüellerle kutlanan tören ve bayramlarsa zamanı durdurmanın ve kozmosu muhafaza etmenin bir yolu olarak görülür. Bayramlar aynı zamanda hayatı hareketlendiren, renklendiren ve durağanlığı bozan çok özel günlerdir.

Bayramlar; dini, milli ve mevsimlik olarak tasnif edilmektedir. Bayramlar, kutsanan ve kutlanan özel zamanlardır. Ona atfedilen anlamlar dolayısıyla çok yönlü işlevler üstlenmiştir. Öncelikle bayramlar, yaşamın bir öz temsilidir. İnsanlar bayramda kutsala yakınlaşır. Bu vesileyle önce insan toplumuyla ardından da tanrılarla bir topluluk oluşturulmasına vesile olur.

Dini Bayramlar: Bireylerin kendi inanç sistemleri doğrultusunda özel ritüeller ve kutlamalarla anlam kazanan, dünya genelindeki farklı dini gelenek ve inançlara dayanan çeşitli özel günlerdir. Antik Yunan’ın Eleusis gizemleri, Dionysos ya da Bakkhos gizemleri, Ana Tanrıça gizemleri, İsis gizemleri ve Mithras gizemleri ilkçağ dini içerisinde toplanan farklı formlar, eğilimler ya da seçenekler olarak karşımıza çıkan ilk rit-törenlerdir. Hepsi erginlenme (inisiyasyon), tapınma vb. işlevleriyle öne çıkmaktadır 

Dinler tarihinde öne çıkan hadiselerden biri, Tanrı’nın evreni altı günde yarattıktan sonra yedinci günü esirgemesi ve kutsamasıdır (Tekvin 1, 2). Musevilik’te yedinci gün “Şabat dinlencesi” olarak geçer ve cumartesi gününe tekabül etmektedir. Bahse konu bu gün yaratılıştan ayrı düşünülemez, onunla içkindir. Bu gün, yaratılışın mühürlenmesidir. Onu tamamlayıp yetkin kılar. Bu günde iş yapmak yasaklanır, susarak sessizlik emredilir. Zira kutsal olan sessizlik gerektirir. Lâkin bayramda dinlenmek sadece Musevilik’e has bir durum değildir; genel olarak dinde özseldir. “Dinlenmek kutsal alanın bir parçasıdır. Çalışmak ise din dışı alanın ilk ve en belirgin özelliğidir.” Dinlerin bayram günlerinde öne çıkardığı benzer kural ve tabular bulunmaktadır. Misalen Ramazan Bayramı’nın ilk gününde oruç tutmak yasaklanmıştır. Alevî geleneğinde de matem orucu süresince su içmek yasak kılınmıştır. Dolayısıyla insan toplumları çekilen çilenin ardından bu muayyen gün veya günlerde bayramı müjdelemiştir. Bu anlamda bayramlar; sosyal anlamda ibadet, birlik, sosyalleşme, barış, yardımlaşma ve geleneğin aktarılması hususiyetini tesis eder. Bu özel günler, manevi yaşamı güçlendirmek, öğretileri daha derinlemesine anlamak ve bu prensiplere daha yakın bir şekilde bağlı kalmak için birer fırsat sunar, olumlu duygular kazandırır. Bir topluluğun birbiriyle olan bağlarını güçlendiren ortak bir kültürel mirası paylaşmak anlamına gelir. Kolektif bellekte evren doğumun (kozmogoni) yinelenmesi ve yine kutsala yakınlaşmak amacıyla çekilen çilenin bir motivasyonu olarak zuhur etmektedir. 

Günümüz dinlerinde öne çıkan bazı bayramlara değinilecek olursa;

Müslümanlıkta; Ramazan Bayramı, ramazan ayının bereketini, paylaşmayı ve dayanışmayı simgeler. Şemseddin Samî tarafından hazırlanan Kamus-ı Türkî’de bu bayram, “bir dinde mübarek addolunan gün, şeker bayramı” olarak geçmektedir. Zira bayram deyince ilk akla gelenlerden biri de şekerdir. Aynı zamanda oruç ibadetinin tamamlanmasının ardından, sevdikleriyle bir araya gelmenin, tatlı ve samimi anların yaşandığı özel bir bayramdır. İftar sofralarında paylaşılan sevinç, komşuluk ilişkilerini güçlendirir ve toplumda birlik ve beraberliği vurgular. Ramazan Bayramı, aile birliğini vurgular. Bayram günlerinde aile fertleri birbirlerini ziyaret eder, sevgi ve saygılarını ifade ederler. Özellikle büyüklerin elleri öpülerek bayramlaşma geleneksel bir uygulamadır. Ramazan Bayramı, özellikle çocuklar arasında büyük bir sevinç kaynağıdır. Aileler, çocuklara hediyeler, takılar ve şekerlemeler alarak sevgilerini gösterirler. Bu, bayramın neşeli ve sevgi dolu bir atmosferde geçmesini sağlar. 

Ramazan Bayramı’nın yanı sıra üç aylar denilen “recep”, “şaban” ve “ramazan” ayları ve kandiller de kutsal kabul edilen gün ve gecelerle ilgili uygulamalar mevcuttur.

Benzer olarak Yahudilik’te de Yom Kippur Orucu (Yom Kippur, Yahudiliğin en kutsal bayramı olarak bilinir ve bireylerin kişisel günahları için oruç tutarak tövbe ettiği bir günü simgeler, sonunda da ziyafetlerle bayram kutlanır), Dördüncü Ay Orucu, Dokuz Av/Ab Orucu, Yedinci Ay Orucu, Onuncu Ay Orucu, Ester Orucu, Gedelya Orucu (Tzom Gedalia) mevcuttur. Hristiyanlık’ta ise; Ökaristik (Şükran) Orucu, Ökaristik oruç (her hafta Pazar günü, şaraplı ekmek yemeden önce belli bir süre kişinin kendisini her türlü yiyecekten veya yalnızca katı yiyeceklerden mahrum etmesi şeklinde tutulan bir şükran orucudur), Ekleziyastik (Kiliseye Mensubiyet) Orucu, Noel Orucu bulunmaktadır. Hinduizmde de tutulan Adak Orucu’nun yanı sıra ayın on, on bir ve on ikinci günlerini de ekleyerek her ay en az beş gün oruç tutarlar. Bu dinlerin yanı sıra Taoizm’de, Brahmanizm’de, Maniheizm’de, Jainizm’de, Budizm’de de çeşitli şekillerde oruç tutulan muayyen gün veya günler olduğu bilinmektedir.

Kurban Bayramı ise; Müslümanlık’ta Hac mevsimi içinde gerçekleştirilen bu bayram, bir ibadetin ifası ve kurban kesmenin yanı sıra Allah'a yaklaşma çabasını simgeler. Aileler, kurban etinin bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşarak yardımlaşmanın önemini vurgular. İslam dünyasındaki en önemli iki bayramdan biri olan Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ile birlikte gelir. Eliade, bir yerde ilk kurbanın vahiyle başladığını savunur. Kurbanın ilk defa meşrulaştırılması Tanrı’nın müdahalesiyle olmuştur. Ona göre insanlar ev veya tapınak yaparken, yerleşim için bir köy oluştururken bu ilk kurbanı tekrar etmektedirler. Eliade, kurbanlarda ayrım yapmaksızın tüm kurbanların ilk kurbanın tekrarı olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre insan kurbanları bile ilk kurbanın tekrarıdır. İslamiyet’in yanı sıra Yahudilik’te, Hristiyanlık’ta ve Hinduizm’de de kanlı ve kansız kurban pratiklerinin uygulanmıştır.

Hristiyanlıkta; Noel, her yıl genellikle 25 Aralık'ta Hristiyanlar tarafından uygulamada İsa'nın doğumunu kutlandığı bir bayramdır. Paskalya Bayramı ise Hristiyan dünyasında Hz. İsa'nın çarmıha gerilip üç gün sonra dirilişinin kutlandığı anlamlı bir bayramdır. Paskalya Günü, dünya genelinde pek çok kilisede pazar günü olarak kutlanır ve aynı zamanda Diriliş Bayramı, Diriliş Pazarı ya da Kıyam Yortusu olarak da anılır. 

Musevilikte; Pesah Bayramı, İbrani takvimine göre Nisan ayının 15. gününden başlayarak sekiz gün boyunca süren ve ilk İbranilerin "İsrail Oğulları" kolunun Mısır köleliğinden kurtuluşlarının yıldönümünün anıldığı, Tanrı’ya şükran dualarının edildiği ve Musevi inanç sistemi ile sosyal yapıyı temsil eden özel bir bayramdır. Yom Kippur, Museviler için son derece kutsal olan 10 Tişri günü, özel duaların icra edildiği, sinagoglarda Tanrı'ya yöneltilerek günahların affedilmesi için dua edilen anlamlı bir gündür. Tsom Gedalya; tişri ayının üçüncü günündeki oruç günüdür. Bu gün, Yeruşalayim'in kutsal kabul edilen kenti, lideri Gedalya'nın suikaste uğraması sonucu Babil orduları tarafından tamamen yıkılmasının anısına oruç tutma günüdür.

Hinduizmde; Canmashtami Bayramı, ağustos-eylül aylarında tüm Hindistan’da kutlanan ve tanrı Krishna’nın doğumuna adanmış bir bayramdır.  

Budizmde ise; Budist bayramları, Siddhartha Gautama'nın öğretileri etrafında şekillenen ve Budist topluluklarının manevi yaşamlarında önemli bir rol oynayan özel günlerdir. Bu bayramlar aracılığıyla Siddhartha Gautama'nın yaşamının önemli anları hatırlanır ve kutlanır. Vesak (Vesakha Puja), Siddhartha Gautama'nın doğumu, aydınlanması ve ölümü bu bayramda anılır. Budist toplulukları, bu günü manevi bir aydınlanma ve derin düşünceyle geçirir. Vesak, öğretilerin anlamını derinlemesine anlama ve uygulama fırsatı sunar. Asalha Puja bayramı, Buddha'nın ilk öğretisini verdiği günü kutlar. Asalha Puja, öğretilerin duyurulduğu ve topluluğa aktarıldığı bir dönemi temsil eder.

Milli Bayramlar: Fransız ihtilaliyle birlikte doğmuş, ihtilalin gerçekleştiği gün 14 Temmuz 1790’dan itibaren milli bayramlar kutlanmaya başlanmıştır ve devam etmektedir. Özellikle ihtilalin etkisiyle parçalanan çok uluslu imparatorlukların yerini alan ulus devletlerin motivasyon kaynağı olan bu bayramlar insanları bir arada tutan, toplumu oluşturan bireylerin aidiyeti arttıran etkenlerin başında yer almıştır. Milli bayram günleri, toplumların millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği belirli günlerdir. Burada o toplumu ilgilendiren ortak hafızadan taşan olaylar, kahramanlıklar, gelenekler ve duygular ön plana çıkar. Tarihte yaşanmış, toplumu derinden etkileyen olayların anısını canlı tutmak adına bu günlerde gerçekleştirilen ritüel uygulamalar maşeri vicdanı uyandırma amacı taşımış, milli birlik ve beraberliği korumak gaye edinilmiştir. Milli Mücadele’nin önemli dönüm noktaları “milli bayram” olarak kabul edilmiş ve bu bayramların kutlanması birçok yönden bir fırsat olarak görülmüştür. Milli tarih bilinci etrafında oluşan referans çerçevesi, değerlerin inşasını temerküz ettirir. 

Osmanlı’da başlayan milli bayram geleneği Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, hatta üniter yapıda bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçek anlamını bulmuştur Resmi milli bayram günleri şunlardır: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır. 1 Mayıs günü Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı günüdür. 30 Ağustos günü Zafer Bayramı’dır. 

Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan tarihi, diğerlerinden farklı olarak henüz Milli Mücadele devam ederken 23 Nisan 1921’de milli bayram olmuştur. 27 Mayıs 1935 tarihinde kabul edilen “Ulusal Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” ile 23 Nisan günü “Ulusal Egemenlik Bayramı” adını almıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’de gerçekleşen Başkomutan Meydan Muharebesi, ilk olarak iki yıl sonra 30 Ağustos 1924’te kutlanmıştır. Dolayısıyla önce gayri resmi olarak kutlanan 30 Ağustos tarihi, 1Nisan 1926’da çıkarılan kanunla “Zafer Bayramı” kabul edilmiştir. Türkiye’nin Cumhuriyet rejimine geçtiği 29 Ekim tarihi, 1925 yılında ise “Cumhuriyetin İlanına Müsadif 29 Teşrinievvel Gününün Milli Bayram Addi Hakkında Kanun” ile milli bayram olarak kabul edilmiştir. 1936 yılında da Cumhuriyet Halk Fırkasına bağlı olan Türk Spor Kurumu’nun önerisiyle 19 Mayıs “Spor ve Gençlik Bayramı” olarak kabul edilmiştir.

Dolayısıyla Milli Mücadele’nin dönüm noktalarının mühürlenip işaretlendiği bu bayramlar vesilesiyle yeni üniter devletin değerleri perçinlenmiş ve benimsetilerek millet olma bilinci güçlendirilmiştir.

Mevsimlik Bayramlar: Mevsimler doğanın döngüselliğinden zuhur eden önemli geçiş zamanlarıdır. “Antik çağlardan bu yana hayatta kalmanın, barınmanın, ısınmanın, yiyecek ve arı su bulmanın hatta savaşmanın son derece zor olduğu soğuk kış zamanlarının bitişi ve ilkbaharın başlangıcı insanlığın bekası için son derece önemliydi. Baharın başlangıcıyla vuku bulan doğa olaylarının, her çağda insanlar için anlamsal değeri büyüktü. Günümüz insanları nasıl ki modern takvimden faydalanıyorsa, eski insanlar için de takvim; doğadaki döngüsel değişimlerdi. Bu coğrafi neticeler dünyanın her yerinde farklılık gösterebilmektedir. Ağaçların, çiçeklerin açması, hayvanların ve böceklerin sayısının artması ise ortak bir neticedir.". 

Özellikle doğanın yeniden dirilişe geçtiği ilkbaharın ve yaz mevsiminin başlangıç zamanlarına özsel olarak kutsiyet atfedilmiş, bu zamanlarda muhtelif ritüel pratikler uygulanagelmiştir. Farsçada “yeni gün” anlamına gelen Nevruz ve buna ilişkin yapılan pratikler ilkbaharın müjdecisi olarak kutsandığının ispatı niteliği taşır. Gece ile gündüzün eşitlendiği (ekinoks) tarih olan 21 Mart’ta kutlanan bu bayram, eskiden pek çok kültürde yeni yıl başlangıcı olarak kabul edilmekteydi. Eski Türk inançlarında yer alan kültlerden tabiat kültü, ateş-ocak kültü ve animizm (canlıcılık), okült nesnelerle, eğlence unsurları, sembolik giyim-kuşam ile ilişkilendirilen bu bayram kutsanır. Çeşitli atasözü, bilmece ve halk inanışlarına da yansıyan bu bayram, aynı zamanda Türk Dünyası’nın ortak kültürel miras unsurudur. Gagauz Türklerinde İlkyaz Yortusu, bazı ağız farklılıklarıyla, misalen Azerbaycan’da “Novruz-Noruz”, Kazakistan’da “Navruz-Novrız”, Kırgızistan’da “Nooruz”, Özbekistan’da “Növroz” olarak geçmektedir. Zerdüştlerde, Alevilerde, Bahaîlerde Nevrus kutsal gündür. Babillilerin Akitu Bayramı, Hititlilerin Purulliyas festivali, İran’ın Mihrigan / Mihrican Bayramı olarak geçmektedir. Bunun yanı sıra doğanın, evrenin döngüselliği referans alınarak ortaya çıkan bu bayramlar yılın döngüsüne de tekabül etmektedir. Hristiyanların Paskalya Bayramı, eskiden “kışın ölüp ilkbaharda dirilen” tabiat için yapılan bir bayramdı. Bugün ise; “İsa’nın ölüp dirildiği gün” şeklinde dinî bir bayram karakterine bürünmüştür (Çay, 1990: 6). Benzer şekilde Yahudilerde, takvim yılının başlangıcını simgeleyen tişri ayının ilk iki günü, "Roş Aşana / Yılbaşı" olarak özel bir anlam taşır. Hindularda Holi, şubat-mart aylarında sevinç ve coşkuyla kutlanan bir bahar bayramı örnekleri iken Nardugan Bayramı da benzer bir işlevle ilişkilendirilmektedir.

İranlıların Nevruz Bayramı da Türklerde mahiyet değiştirmek suretiyle “Hıdır-nebi, Hıdırellez”e dönüşmüştür. Hem atalar hem ateş hem de su kültüyle bağlantı kurulan bu gelenek, gerek Anadolu’da gerekse Anadolu dışı Türk topluluklarında çeşitli hazırlıklarla kutlanmaktadır. Günün anlam ve önemine binaen kırlarda kutlanan 6 Mayıs Hıdrellez gününde evlerin pencere ve kapıları katılmaz, salıncakta sallanılır, çimen ve otların üzerinde yuvarlanılır, yeşil ot, çimen koparılmaz vb. ritüeller ve tabular uygulanmaktadır. 

Yararlanılan Kaynaklar

Boratav, P. N. (1984). 100 Soruda Türk Folkloru. 2. b. İstanbul: Gerçek Yayınevi; Burkert, W. (1999). İlkçağ Gizem Tapıları. Çev. Sina Şeker. Ankara: İmge Kitabevi; Chul-Han, B. (2021). Ritüellerin Yol Oluşuna Dair: Günümüzün Bir Tipolojisi. Çev. Çağlar Tanyeri. İstanbul: İnka Kitap; Çay, A. M. (1990). Hıdırellez- “Kültür-Bahar Bayramı”. Ankara: Kültür Bakanlığı; Çay, A. M. (1995). Türk Ergenekon Bayramı Nevruz. Ankara: Turan Kültür Vakfı; Demir, Ş.; Nalezen, O. (2023). Geçmişten Geleceğe İnebolu: Tarih, Arkeoloji, Kültür ve Ekonomi. “İnebolu’da Geleneksel Bayramlar ve Kutlamalar” (Kitapta Bölüm). Ankara: Berikan Yayınevi; Gürçay, S. (2015). Soyluluk Çiçeği Erguvan’a Kültürel Bir İnceleme, Folklor/Edebiyat, 21 (84): 33-44; Hür, A. (2017). Osmanlı’nın Öteki Tarihi. İstanbul: Literatür Yayıncılık; Sertkaya, O. F. (2021). Bayram’ Kelimesi Üzerine, Türk Dili, 70 ( 833): 4-12; Unat, K. (2021). “Türk Devrimi’nin Görsel Sunumu: Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Dönümü Afişleri”, 13. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Tarih Araştırmaları, Ed. Nevim Tüzün, Ankara: İKSAD Yayınevi, ss. 215-217; Ünal, M. (2008). Dinlerde Kutsal Zamanlar. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.