Asarkale
ARKEOLOJİK KAZI VE YÜZEY ARAŞTIRMASI DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS Sit Alanı Arkeolojik Sit Alanı Doğal Sit Alanı Kültürel Miras Destinasyonu Kurtarma Kazısı Kale
-
2025
Asarkale, Samsun'un, Bafra ilçesi, Asar Mahallesi'nin üç kilometre batısında, Altınkaya Barajı’nın üç kilometre yakınında Kızılırmak Vadisi içerisinde bulunmaktadır. Müstahkem kale, Bafra’nın kuş uçuşu takribi 24 kilometre güneyinde, Asar mahallesinin ise, yaklaşık iki-üç kilometre güneybatısında yer almaktadır. Kızılırmak Nehri’nin antik dönemlerde Paphlagonia ve Pontos bölgelerinin doğal sınırını oluşturduğu bilinmekte, Asarkale, Anadolu’nun iç kesimlerini Bafra aracılığıyla ile Karadeniz kıyısına bağlayan nehir vadisini (akarsu ve kara yolu) kontrol altında tutma görevini üstlenmektedir. Kara ve akarsu yollarının güvenliğinin sağlanması için nehrin hemen kenarında kurulan Hellenistik Dönem’e tarihlendirilen kale, antik dönemlerde Kızılırmak’ın (=Halys) Karadeniz’e (=Pontos Euxenios) dökülmeden önceki son gözlem ve kontrol aşamalarından biri olduğu anlaşılmaktadır.
Kızılırmak Nehri’nden kabaca kuzeye doğru yaklaşık 135 metre yüksekliğe ulaşan kayalık bir alanda kurulan Asarkale’nin eğiminin 45 derece olarak hesaplanmasının yanı sıra yer yer çok daha dik ve yüksek derecede eğime sahip olduğu bilinmektedir. Kayalığın doğal oluşumu incelendiğinde kalenin güney ve güneydoğu yönlerinde yanal alanları içerdiği, kuzeybatıdan doğuya kadar yaklaşık 225 derecelik bir genel görüş alanına sahip olduğu görülmektedir.
Kalenin kayalık alan üzerine kurulmuş olmasından dolayı kaleye ulaşım ve kale içerisinde teraslar ve alanlar arasındaki geçişler, kayaların oyulmasıyla oluşturulan basamaklar ve merdivenler aracılığıyla sağlanmaktadır. Kalenin orijinalinde ana kayanın oyulması ile elde edilen, üstünün ve etrafının kapalı, Kızılırmak’a kadar ulaşan basamaklı tünelin savunma ya da kuşatma esnasında kaledeki su ihtiyacının gizlice ve güvenli şekilde sağlandığı anlaşılmakta, bu tarz basamaklı tünellerin karakteristik olarak Pontos Kralı VI. Mithradates Eupator kalelerinin özelliklerinden biri olduğu bilinmektedir. Basamaklı tünelin geçmişte asfalt yol yapımı esnasında tahribata uğradığı, tünelin ırmağa iniş kısmının tamamen yıkıldığı gözlemlenmektedir. Tahribat sonucu basamaklı tünelin günümüzde kalenin kurulu olduğu kayalık alana ait kısmı giriş şeklinde gün yüzündedir. Basamaklı tünel, kalenin güney yamacındaki bir düzlüğe çıktığı alanda da tahribata uğradığı, muhtemelen dışarıdan görünmesinin engellendiği bir düzenlemeye sahip olduğu düşünülmektedir. Basamaklı tünele mevcut durumda yoldan giriş sağlandığında tünelin ve basamakların doğuya doğru kıvrım yaparak ilerlediği, ulaşılan sahanlıktan itibaren ikiye ayrılan basamaklara sahip olduğu gözlemlenmektedir. Doğuya doğru yönlenen basamakların kale içerisindeki düzlüğe ulaşmasına rağmen kuzeye doğru yönlenen basamakların ise moloz taşlar ve toprakla kapandığı anlaşılmaktadır.
Kızılırmak Nehri, kaya kütleleri ve bitki örtüsüyle zengin bir görsellik ve birliktelik sunan Asar ve Kapıkaya mahalleleri sınırları içerisinde yer alan üç Kaya Mezarı ve Asarkale 09/07/1998 tarihinde birinci derece arkeolojik sit alanı ve birinci ve ikinci derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiştir.
Antik dönem Paphlagonia bölgesinin doğu sınırında askeri amaca yönelik kurulan ve kayalık bir tepenin oldukça dik olan güney yamacında konumlanan Asarkale, hem kaleye ulaşım hem kale içerisindeki teraslar ve alanlar arasında geçişi sağlamak amacıyla anakayanın oyulmasıyla basamaklar ve merdivenler oluşturulmuş, aynı zamanda daha büyük boyutlarda yontulan kayalar terasların set duvarlarının ve kalenin surlarının oturtulması için kullanılmıştır. Kalenin surları anakayanın uygun yerlerine oturtularak topografyanın avantajlarından faydalanılmıştır. Asarkale’nin Hellenistik Dönem’de inşa edildiği aynı zamanda düzgün kesilmiş büyük boyutlu bosajlı blokların surlarda dönemine ait inşa tekniklerinin uygulanması ile görülmektedir.
Asarkale’nin iç kale olarak isimlendirilen kısmındaki surların genellikle alt kısmında düzgün kesilmiş blok taşlarla oluşturduğu, dış kalenin ise iç kaleye ek olarak farklı tipteki duvar örgü tekniği kullanılarak inşa edildiği anlaşılmaktadır. İç kalenin biri doğuda biri batıda olmak üzere iki girişi bulunmaktadır. Aynı zamanda doğu girişin güneyinde dış kaleye ulaşan bir giriş daha bulunmaktadır.
İç kalenin düzenlenmesinde, kuzey kısım doğu-batı yönlü üç teras oluşturulmuştur. En üstteki (kuzey) teras, diğer iki terasa göre daha geniş olmakla beraber içerisinde iki ayrı kısım bulundurmakta, bunun yanı sıra batısında ana kaya oyma bir sarnıç bulunmaktadır. Yine üst terasın batı sur ile birleştiği alanda bir başka sarnıç göze çarpmaktadır.
Kalenin surları ve iç kısımdaki duvarlar incelendiğinde toplamda altı farklı inşa tekniği gözlemlenmiştir. Duvar örgü tekniklerinden ilki iri ve düzgün kesme taş blokların harçsız biçimde oluşturması ile elde edilmiştir. Bahsi geçen duvarlar, ince işçilikli bosajlı blokların girintileri ve çıkıntıları ile birbirlerine kenetlenmesi sonucu oluşturulmuştur. Söz konusu duvarların, üretim teknikleri ve işçilikleri göz önüne alındığında Hellenistik Dönem’e tarihlendirilmesi mümkündür. İkinci duvar tipi, kesme taş blokların bosajlı olmaması ve birbirlerine kenetlenmeden oluşturulması ile elde edilmiştir. Surların batı bölümünde, kale içerisindeki duvarların alt kısımlarında ve teras duvarlarının kimisinde ikinci tip duvar tipi görülmektedir. Üçüncü duvar tipi, ilk iki duvar tiplerinde kullanılan kadar büyük olmayan kesme taş blokların tuğla parçaları ile birlikte kullanılarak harçlı şekilde oluşturulmuştur. İç kalenin surlarının batı kısmında ve batı girişin kuzey bölümünde bahsi geçen duvar tipi kullanılmıştır. Aynı zamanda sözü edilen duvar tipinde bosajlı kesme taş blokların devşirme olarak kullanıldığı gözlemlenmiştir. Kaba yonu taşların ve tuğla bloklarla birlikte kullanıldığı, aynı zamanda yoğun kireç katkılı harç içeriği ile inşa edilen duvar örgü tekniği dördüncü duvar tipi olarak Bizans Dönemi’ne ait olarak değerlendirilmektedir. Beşinci duvar tipi, iç kalenin surlarının büyük çoğunluğunda görülen, moloz taşların sıralı şekilde kireç katkılı harç kullanılarak oluşturulması ile kendisini göstermektedir. Dış kale surlarının büyük çoğunluğunda ve iç kale surlarının bir kısmında görülen, moloz taşların düzensiz biçimde, harç kullanılarak oluşturulduğu duvar tipi, altıncı duvar tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Asarkale ve civarında 2024 yılına kadar yapılan çalışmalar araştırmalar ve incelemeler sınırlı sayıdadır. 2024 yılında Samsun Müzesi başkanlığında ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kasım Oyarçin'in bilimsel sorumluluğunda bir ekip tarafından kalede arkeolojik kazılara ve restorasyon-konservasyon, çevre düzenlemesi çalışmalarına başlanmıştır.
Referanslar
Atasoy,S. ve Dönmez, Ş. (2002). Asarkale ve Akalan Yüzey Araştırmaları, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler, 14: 14-15; Bilgi, Ö., Atasoy, S., Dönmez, Ş. ve Summerer, L. (2004). Samsun (Amisos) Bölgesi’nin Kültürel Gelişimi Projesi, Belleten, 68 (252): 387-402; Bilgi, Ö., Dönmez, Ş. ve Ulugergerli, E. U. (2005). Samsun İli 2003 Dönemi Yüzey Araştırması, İçinde; 22. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Cilt:1.(ss. 115-124). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı yayını; Dökü, E. (2008). Paphlagonia Bölgesi Kaya Mezarları ve Kaya Tapınakları. (Basılmamış Doktora Tezi). Antalya: Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kızıltan, Z. (1992). Samsun Bölgesi Yüzey Araştırmaları 1971-1977, Belleten, 56: 215, 213 – 242.