Adana Kalesi

Doğal ve Kültürel Miras Kale

Adana’da Seyhan Nehri kenarında batıdan doğuya doğru uzanan şehir surları mevcuttur. Araştırmacılar tarafından bu surların Roma dönemine ait olması gerektiği yönünde açıklamalar yapılmaktadırlar. Ancak bu surlardan çok az kalıntıya ulaşılabilmıştır. Kalan kalıntılar şehrin kuzey sınırını belirlemektedir. Dış surun doğu sınırını belirleyen nokta Taşköprü’nün karaya ulaştığı yer olan Kale Kapısı’dır. Bu hususta Ramazanoğlu Piri Paşa ve Ramazanoğlu Davudoğlu Mahmud Bey vakfiyelerinden bilgi edinmek mümkündür. İç kaleye ait bilgiler ise dış sura ait bilgilere göre daha fazladır. Kaynaklara göre iç kale 782 yılında Abbasi halifesi tarafından yaptırıldı. İç kale, dış kale ile karşılaştırıldığında uygulama tekniği ve malzeme niteliği bakımından daha sonraki bir döneme ait olduğu anlaşılıyor. Buna göre iç kalenin İmparator Justinianus döneminde yapıldığı düşünülüyor.

Adana Kalesi’nin özellikleri hakkında çeşitli eserlerde ve seyahatnamelerde bilgi bulmak mümkündür. Kaleye dair ilk görsel bilgiler Piri Reis ve Matrakçı Nasuh’un minyatürlerinde mevcuttur. Piri Reis tarafından 1513 yılında yapılan minyatürüne göre kale, üç burçlu ve küçük bir yer olarak tasvir ediliyor. Matrakçı Nasuh ise Piri Reis’e göre Adana Kalesi hakkında daha detaylı bilgiler veriyor. Buna göre Adana Kalesi, kare planlı, köşelerinde burçları olan ve güneyinde şehre açılan kapısı olan bir yapıdır. Evliya Çelebi de Adana Kalesi hakkında bilgi veriyor. Evliya Çelebi’ye göre kale, Seyhan Nehri kıyısında, Taşköprü’nün karşısında alçak bir tepe üzerinde yer alıyor. O’na göre Abbasi halifelerinden Muhammed bin Reşid tarafından inşa edilmiştir. Kale, doğu-batı yönünde uzanıyor ve çevresi 500 adımdır. Kare şeklindeki yapının yedi kulesi mevcut olup, üç tarafı hendeklerle çevrilidir. Bu hendeklerin içi dut ağaçları ile doludur. Kale içinde 37 ev ve bir cami mevcuttur. Texier ise kalenin küçük bir tepe üzerinde ve nehir yatağına batı yönünde konumlandığı bilgisini paylaşmıştır.

Adana Kalesi’nin Osmanlı döneminde XVIII. yüzyılda hapishane olarak kullanıldığına yönelik kayıtlar mevcuttur. Ayrıca kale, şehrin güvenliğinin sağlanması ve hazinenin saklanmasında da kullanılmıştır. Kalede bu işlevleri yerine getirmesi için dizdar, kethüda, imam, zindancı ve kale erleri görev yapmıştır. Adana Kalesi ile ilgili Osmanlı dönemine ait çok sayıda arşiv kaydı bulmak mümkündür. 1706 yılında Adana’ya gelen Paul Lucas kale ile ilgili “Adana’nın ortasından Paris’in Sen Nehri büyüklüğünde Çakıt (Seyhan) Irmağı geçiyor. Bu nehrin kenarında şehrin kalesi vardır. Bu kale küçük olmakla beraber sağlam bir temel üzerindedir. Bir gün buradan geçerken kale kumandanı beni davet etti ve kaleyi gezdirdi. Üzerinde kuleleri bulunan surun, kale kadar eski olan kapısından içeri girdik. Bu kapının alt tarafı büyük demir levhalardan, üst kısmı da üç parmak kalınlığında at nallarındandı. Buradan sonra dar yollardan giderek muhafızların oturduğu garnizona vardık. Burada askerlerin aileleri de bulunuyordu ki, sayıları 40’tan fazla değildi. Bundan sonra surları dolaştık. Ben burada yalnız küçük bir top gördüm. Birkaç tane de mühimmat deposu vardı. Fakat bunların hepsi boştu. Kalede başka görülmeğe değer bir şey yoktu. Çevresi 300 metreden fazla olmayan bu kalenin içinden büyük gözlü bir taş köprüye geçiliyor ve buradan şehrin dışına çıkılıyordu.” şeklinde bilgiler veriyor.

İç kale 1836 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından yıktırılmıştır. Günümüze iç kaleden birkaç duvar yıkıntısı ve şehri çevreleyen surlar kalmıştır. Dış surun ne zaman yıkıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak kalenin XIV. yüzyıldan sonra eski önemini yitirdiği ifade ediliyor.

Yararlanılan Kaynaklar

Saban, D. F. (2006). XVI. Yüzyılda Adana Kentinin Fiziksel Yapısına Dair Bulgular, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Arkeoloji Özel Sayısı), 15 (3): 161-182; Özman, Ö. (2000). Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne Adana: Köprü Başı. İçinde; E. Artun ve M. S. Koz (Editörler), Adana’nın Tarihsel Yapı Dokusu: Kaleler, Kervansaraylar-Hanlar ve Camiler (ss. 203-235). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Yavuz S. ve Özmen, Ö. (2000). Gezginlerin Yüzyılların Ötesinden Gelen Sesi. İçinde; E. Artun ve M. S. Koz (Editörler), Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne Adana: Köprü Başı (ss. 288-305). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Yıldırım, T. (2010). Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanında Adana/Tepebağ Höyüğü ve Planlama Sürecinde Kentsel Arkeoloji, Kentsel Dönüşüm, Rehabilitasyon ile Arkeopark Kavramı (Basılmamış yüksek lisans tezi). Adana: Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü; Halaçoğlu, Y. (1988). Adana, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı: 349-353; Yörük, S. (2011). XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Adana Kazâsı (1700-1750) (Basılmamış doktora tezi). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.