Türk Bayrağı

Doğal ve Kültürel Miras

Bugünkü kumaş bayrakların kullanılması Orta Çağ’da başlamıştır. Eskiçağlarda devletler çoğunlukla bayrak yerine madenden yapılmış alemler kullanırdı. Eski Türk bayraklarında kurt sıkça görülür, kurt başı kuvvetin, egemenliğin simgesiydi. Türkler hükümdarlarına “Gök Börü (Bozkurt) Sultanım!” diyerek, gücüne vurgu yaparlardı. Orta Asya’da yaşayan çeşitli Türk boyları, atkuyruğunun kıllarından yaptıkları ve adına “tuğ” dedikleri bayrak sayılabilecek semboller kullanırlardı. Türkler İslam etkisiyle bayrak ve sancaklarında İslami renk ve motifleri (hilal, beyaz ve yeşil renkler vb.) kullanmışlar.

Bayrak, batırmak, toprağa saplamaktan gelir. Kaşgarlı Mahmud’un (1008-1105 ?) Divan-ı Lügat-it Türk sözlüğünde önce “batrak” sonra da “bayrak” olarak geçer. Kaşgarlı kızıl rengin bayrağın rengi olduğunu bir şiirle belirtir: “Agdı kızıl batrak, togdı kara toprak” (Kızıl bayrak yükseldi, kara toprak kalktı.) 

Altı çeşit bayrak vardır. Bunlar; 1. Bayrak, dikdörtgen olur 2. Flama, üçgendir, haberleşme araçlarında kullanılır. 3. Flandra, ince uzundur, savaş gemilerinde kullanılır. 4. Gidon, yırtmaçlı flamadır, bisiklet gibi araçlarda bulunur, 5. Fors, cumhurbaşkanı ve generaller tarafından kullanılır, 6. Bandıra, yabancı gemiler kullanır. 

Kronolojik olarak Türkler'de bayrağın tarihi ve önemli değişiklikleri şöyle sıralanır:

Hun İmparatorluğunda (IV. ve V. yüzyıllar) tuğ ve bayraklar olduğu biliniyor ama ayrıntılı bilgi yoktur.  Eski bir Hristiyan kaynağında Attila’nın (434-453) bir kuş resimli bayrağının olduğu yazılıdır. X. yüzyıl başında Çin kaynakları Kırgızların kırmızı renkli bayrakları olduğunu yazar. Manas Destanı’nda Kırgızların düşmanlara karşı “kızıl tuğ” etrafında toplandığı anlatılır.  İlk Müslüman Türk Devleti olan Karamanlıların (840 –1212) al bayrakları ve üzerinde “dokuz tuğ” resmi vardı. Peçenekler’in (860-1120) çeşitli renkte bayraklar kullandıkları bilinmektedir. İgor Destanı’ndan (XII. yüzyıl)  Ruslarla savaşan bazı Kıpçak-Kumanların kırmızı ve beyaz bayrakları olduğu anlaşılmaktadır. Gazneliler (963-1186), önceleri beyaz hilal ile Hüma kuşunun olduğu yeşil bayrakları, sonraları ise Müslümanlığın etkisiyle, Abbasi Halifeliğinin siyah bayraklarını kullanırlar. Siyah renkle, kendilerini halifenin temsilcileri olduklarını gösterirler. Firdevsi Şehnamesi'nde (977-1010) iki kez “Turanlıların kurt başlı bayrağından söz eder. Büyük Selçuklular (1037-1157), beyaz çift kartallı, siyah yay ve ok resmi olan mavi bir bayrağı, sonraları onlar da Müslümanlığın etkisiyle Abbasilerin siyah bayrağını kullanırlar. Bayraktarlık (emiri alemlik) Selçuklu ordusunda önemli bir memuriyetti. Aydınoğlular'ından (1309-1348) Gazi Umur Bey’in gemisinde yeşil sancak bulunurdu. Yeşil sancağın dinsel anlamı vardı. Cihat ve gaza ifade ederdi. Fatih’in gemisinde, Çaldıran Savaşı'nda, Kanuni devrinde Kapıkulu ocaklarında kullanılmıştır. Kaptanı Derya Barbaros Hayreddin Paşa’nın gemisindeki bayrak yeşil renkliydi. Anadolu Selçukluları (1075- 1308) hem siyah bayrak hem de al bayraklar kullanırlar. Büyük Selçuklular'da olduğu gibi Anadolu Selçukluları'nda da Abbasilere bağlılık göstergesi olarak siyah renkli bayrak kullanılırdı. Beyaz sancak saltanat sancağıydı ve Konya’daki Selçuklu hükümdarı tarafından Osman Gazi’ye hâkimiyet alameti olarak davul ile birlikte beyaz sancak gönderilmiştir.

Osmanlılar'da Bayrak

Selçuklular'da hanedan rengi al idi, bu al renge bir milli karakter vermiştir. Osmanlılar, Selçukluların yasal varisleri olarak al rengi kullanırlar, Türklerde al rengin bir Şamanizm etkisi olduğu açıkça görülür. Osmanlılar'da bayrakların tamamı, beyaz, kırmızı, yeşil ve sırma sarı renkte idiler. Bugün bu renkler Orta Asya Türk Cumhuriyetleri devlet törenlerinde hala kullanılmaktadır.

Osmanlı devletinin kuruluşunda, 1. Osman (1299-1326) zamanında donanmanın bayrağı yeşil renkliydi. XV. yüzyılda Tursun Bey, Fatih’in Tarihi adlı kitabında Osmanlı donanmasının kırmızı, yeniçerilerin ise beyaz bayraklar kullandığını yazar. Osmanlı saltanat sancaklarının sayısı başlangıçta dört iken XVI. yüzyılda yediye çıkartılır. Bayrak ve sancakları taşıyan devlet görevlisine “bayraktar, sancaktar, alemdar” denirdi.  Macaristan seferine çıkan orduya komuta eden Sadrazam İbrahim Paşa’nın (1529) sancakları çeşitli renklerden oluşuyordu. 1. Selim (1470-1520) Mısır’ı fethettiği zaman otağının önüne ak ve kızıl iki sancak diktirir. XVIII. yüzyılda kaptan paşaların bayrağı yeşil idi. 1820 yılında yazılmış olan Dictionnaire de Marine’de (Paris) ve Avrupa müzelerinde Osmanlı Devleti’nin bayrakları hakkında oldukça geniş bilgi vardır. 2. Mahmud (1808-1839) devrinde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla (1826), bayrak yerine sancak kelimesinin kullanılması emredilir. Bu durum İkinci Meşrutiyet sonrasında da devam eder.

Ay Yıldız

Ay ve Yıldız insanlık tarihi kadar eskidir. Geceleri yeryüzünü aydınlatan Ay, tarih boyunca hep kutsal ve yüce kabul edilmiştir. Birçok uygarlıkta Sümer (MÖ 5500-1800), Elam (MÖ 3000), Hitit (MÖ 2100-700), Mısır (MÖ.3200-322) vs. kullanılmıştır. Bugün Ayyıldız Müslümanlık simgesidir. Cezayir, Tunus, Pakistan ve Malezya bayraklarında görülür. Hilal’in İslam'ın sembolü olmasının nedeni olarak “Allah” ile “hilal ”in ebced değerlerinin eşit olması, yıldızın ise “Muhammed” yazısının stilize edilmiş şekli olduğu söylenmektedir. Ayyıldız’ı Türkler, İslamiyet’ten çok önce biliyor ve kullanıyorlardı. Türk Bayrağı ile ilgili anlatılan; “Birinci Kosova Savaşı'nda (1389), veya Mohaç Savaşı'nda (1526) “ gece yarısı Türk şehitlerin kanları üzerine yansıyan ay ve yıldızın görüntüsünden Türk Bayrağı oluşmuştur“ söylemi bir efsanedir.

Türklerin en eski dinlerinde “Gök Tanrı” yücelerde ve yükseklerde idi. Ayyıldız bu inanç ile değerlendirilmelidir. Göktürklerde ay yıldızlı madeni sikke XVI. yüzyıl. ortalarından itibaren kullanılmıştır. Haçlı Seferleri ile ilgili minyatürlerde, Haçlı kalkanlarındaki haçlara karşı Türklerin kalkanlarında hilal resmi vardır. Kudüs Haçlı Kralı 2. Baudouin’in (1143-1163) mühründe, Kudüs Surları içinde, birinin tepesinde büyük bir hilal, diğerininkinde haç bulunan iki adet kubbeli bina (Kubbetüs sahre ve Mescidi Aksa) resmi yer alır. Ayyıldız’ın hangi tarihten itibaren Osmanlı Devleti’nin simgesi olduğu bilinmiyor. 1571’de İnebahtı (Lepanto) Deniz Savaşı'nda İtalyanların eline geçen, şimdi Pisa’da Stefano dei Cavalieri Kilisesi’nde bulunan bir Türk sancağında, çift uçlu kılıç (Zülfikar) ve Ayyıldız bulunmaktadır. XVI. yüzyılda Batı Avrupa’da Osmanlı Devleti, Ayyıldız ile temsil edilirdi. Birinci Viyana Kuşatması'nın (1529), hatırası olarak Avusturyalılar, Viyana’daki Stephansdom Katedrali’nin çan kulesine madeni bir ay ile altı köşeli yıldızlı bir alem koymuşlar. 1553 yılında Roma’da basılan bir kitapta Alman imparatoru kartal ile Osmanlı padişahı ise bir ay ve altı köşeli bir yıldız ile gösterilmiştir. Türk ordusu 1686’deki İkinci Viyana Kuşatması'ndan geri çekilince bu günün anısına Viyana fırıncılarının yaptıkları ay çörek (Kipfel) hala üretilmektedir. 3. Mustafa devrinde (1757-1774) Ayyıldız resmen bir devlet sembolü olarak kabul edilir. Sultan 3. Selim (1789–1807) zamanına kadar Osmanlı Devleti’nde kullanılan sancaklarda çoğunlukla yıldızı bulunmayan hilalli yeşil ve beyaz renkte bayraklar kullanılırdı. 1793’te Sultan 3. Selim zamanında al renkli bayrak üzerine hilal ve sekiz köşeli Zühre (Çoban, sabah, akşam, Çolpan) yıldızını koydurur. Bu Osmanlı Devleti’nin resmi bayrağı olur. 1799’da Napolyon’un Yafa ’da ganimet olarak ele geçirdiği Türk toplarının namluları üzerinde de Ayyıldız bulunmaktaydı. 1826 yılında Sultan 2. Mahmut zamanında küçük değişiklikle kırmızı zemin üzerine ay ve beş köşeli yıldız konur. XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar imparatorluğun resmi bayrağı Ay yıldızlı kırmızı bayrak olur Sultan Abdülmecit (1839–1861) zamanında bu bayrağın kullanılmasına devam edilir. Birinci Meşrutiyet döneminde (1876–1908) 18 farklı tür ve boyutta bayrak ve sancak vardı. Padişah, başkumandan, Halife, kaptan paşalar, komodorlar, bahriye mektebi, çeşitli gemiler vs. hepsinin ayrı bayrağı, sancağı vardı. 1876’ de Meşrutiyet’in ilanı ile hem vişne renkli hem de yeşil renkli hilal ve beş köşeli yıldızlı bayraklar kullanılır. 1904 yılında Sultan 2. Abdülhamit döneminde bayrakların, sancakların şekilleri Bahriye kolağası (deniz yüzbaşısı) Mehmet Salih Bey tarafından yeniden düzenlenir ve standartlaşmaya gidilir. 1922’de yeni TBMM tarafından saltanata ve Osmanlı hanedanlığına ait siyasi ve dini bayraklar kaldırılır.

Cumhuriyet’in kuruluşunda M. Kemal Atatürk, Türklerin kullandığı bayrağı ve sancağı değiştirmez, “Ay yıldızlı al bayrak” aynen devam eder. İzmir’in işgalinde Yunan kralı Konstantin Karşıyaka’da kalacağı evin (evin yerinde bir apartman yapılmıştır), merdivenlerine serilen Türk bayrağını çiğnemişti. Dokuz Eylül 1922’de Mustafa Kemal aynı eve girerken yere serilmiş olan Yunan bayrağının üzerine basmaz, kaldırtır: “Kral Konstantin hata etmiştir. Ben bu hatayı tekrar edemem. Bayrak bir milletin şerefidir. Ne olursa olsun yere serilmez ve çiğnenmez” demiştir.

1925’te çıkartılan “Sancak Talimatnamesi” ile Türk bayrağının nasıl imal edileceği, ölçüleri, ay ve yıldızın nerede bulunacağı belirlenir. 1936’da “Bayrak Kanunu” ile Türk Bayrağı’nın yapımı, şekli, özelliği ve kullanım nitelikleri detaylıca belirlenmesiyle Türk bayrağı kesin şeklini alır. 1983 yılında kabul edilen “Türk Bayrağı Kanunu” ile daha da detaylı olarak bayrağın yapılması, boyutları, selamlanması, yarıya çekilmesi, kullanılması ve bu yasaya uymayanlara verilecek cezalar belirlenir.

Referanslar

Bahaeddin Ögel (2000). Türk Kültür Tarihine Giriş (6. cilt). Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları; İslam Ansiklopedisi, Bayrak maddesi, Orhan F. Köprülü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları;Soysal, M. E. (2010). Tarihsel Süreçte Bayrak ve Sancaklarımız, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 42; Türk Tarih Kurumu Sitesi, https://ttk.gov.tr/turk-bayragi-kanunu, (Erişim tarihi: 03. 01. 2025).