Tiryaki Çarşısı

Süleymaniye Külliyesi’ndeki 35 adet sıra dükkândan oluşan Tiryaki Çarşısı, İstanbul’un yaklaşık olarak son beş yüz yıllık tarihinde ilginç çarşı mekânlarından biridir. Zemin katı ticaret, üst katı ibadet ya da dini işlevlere tahsis edilmiş cami/külliye tipine bir örnek olan bu çarşı geçmişte tiryakilerin mekânıyken, günümüzde kuru fasulyeciler çarşısına dönüşmüştür. İstanbul külliyeleri içinde Fatih Külliyesi’nden sonra ikinci büyük külliye Süleymaniye Külliyesi’dir. Kanuni Sultan Süleyman adına 1550–1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilen külliye İstanbul Yarımadası’nın Haliç, Marmara, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi’ni gören ortadaki en yüksek tepesinde inşa edilmiştir. Cami, medreseler, darüşşifa, darülhadis, çeşme, darülkurra, imaret, hamam, tabhane, kütüphane ve dükkânlardan meydana gelen külliyede Tiryaki Çarşısı farklı bir hüviyet arz etmektedir. Bir tür ibadet alanı içerisine ticari mekân dâhil edilmiş ve organik bir mekân ilişkisi geliştirilmiştir. Süleymaniye Külliyesi’nde Tiryaki Çarşısı özelinde cami alanında ibadethane ve ticarethane birlikteliğinden belli oranda söz etmek olanaklıdır. Ayrıca çarşı mekânının kahvehane sosyalliği ile de bağlantı kurulması bu mekâna ayrı bir hüviyet kazandırmaktadır.

Gentille Arditty Puller, 1941 yılında yayınladığı Plaisir d’Istanbul (İstanbul Sefası) isimli eserinde Tiryaki Çarşısı’nı şöyle betimlemektedir: “Mabedin giriş kısmına gelmeden önce karşılaşılan Tiryaki Çarşısı, uzun bir meydandır. Önlerinde çimler bulunan bir sıra küçük, kubbeli, alçak irtifalı dükkânlarla çevrilidir. Bu dükkânları kahveciler, berberler ve zanaatkârlar işgal etmiş. Bu küçük dükkânlarda çalışılır, tıraş olunur, yemek yenir, konuşulur, ama hiç gürültü edilmez. Sanırsınız esnaf ve müşteriler, etrafı kuşatan sessizliğe kapılmışlardır. Hatta şu çok köşeli, kara taşlı ve yosunlu çeşmeden akan su bile şarıldamıyor da. Usulca ve gizlice bir şeyler fısıldıyor. Yolların kavuştuğu noktaya inşa edilen bu çeşmenin görünüşü, Anadolu’daki kümbetleri andırıyor. Camii çevreleyen asimetrik avluda da aynı sükûnet hüküm sürüyor. Bazen, grup grup kadınlar çocukları ile birlikte buraya gelir, sonbahar altını çınarların, ilkbahar gümüşü ıhlamurların altında oturup, hayal kurarlar. Fakat bu kadınlar, sepetlerden yiyecek çıkarırken, bir meyveyi ısırırken yahut çocuklarını azarlarken fısıltı ile konuşurlar.”

Bu çarşıda tiryak, kahve, çay, tütün, afyon ve esrar gibi keyif verici maddeler satıldığı için adı Tiryaki Çarşısı’na çıkmıştır. Çarşının başlıca ürünü olan tiryak macunu (Elektuarim theriac), 50-80 kadar bitkisel, hayvansal ve madensel maddenin balla karıştırılmasıyla elde edilen bir keyif verici bir maddedir. Uzun bir zaman panzehir ve her derde deva bir ilaç olarak görülen tiryakın ana maddesi afyondu. Abdülaziz Efendi’nin belirttiğine göre Afyon tiryakisi olan genellikle yaşlı kişiler buradaki kahvehanelerin müdavimi idiler ve gecenin ilerleyen vakitlerine kadar burada vakit geçirmekteydiler. Ancak XIX yüzyılda birçok keyif verici madde gibi tiryak ve afyon da yasaklanınca Tiryaki Çarşısı’nın mensupları da cami avlusundaki bu mekânı terk edip, başka yerlere geçtiler. Son yıllarda kuru fasulye popüler hâle gelince, bir zamanlar tiryakilerin mesken tuttuğu Tiryaki Çarşısı çevresi kuru fasulyecilerin mekânı oldu. Süleymaniye’deki Erzincanlı Ali Baba’nın ve Kanaat Lokantası’nın nefis kuru fasulyesinin ününü duyan tadını tatmak için külliye avlusunda bir mola veriyor. Namazdan çıkan cemaatten bazıları ya da külliyeyi gezenler caminin avlusunda bulunan kuru fasulyecilere uğrayıp karınlarını doyuruyorlar.

Yararlanılan Kaynaklar

Abdülaziz Bey. (1995). Osmanlı Âdet, Merasim ve Tabirleri. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları; Puller, G. A. (1941). Plaisir d’Istanbul. Paris: Hachette; Yaşar, A. (2016). İstanbul’da Sosyalleşme Mekânları. Antik Çağdan 21. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi Ansiklopedisi-4 (ss. 324-351). İstanbul: İBB Kültür A.Ş.& İSAM.