Pteria Antik Kenti

Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent

Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Şahmuratlı Köyü ile İdrisli Köyü arasında bulunmaktadır. Kerkenes Harabeleri olarak da bilinen antik kent, Yozgat’a 50 kilometre, Sorgun ilçesine 13 kilometre, Şahmuratlı Köyü’ne beş kilometre, Boğazköy/Hattuşa’ya 94 kilometre, Alaca Höyük’e 97 kilometre, Ankara’ya 260 kilometre mesafededir.

Şahmuratlı Köyü’ne bir buçuk kilometre uzaklıkta harabelerde bulunan Keykavus Kalesi, köyün kuzeybatısında yer almaktadır. Harabeler, çevresine göre yüksek bir bölgede bulunmaktadır. Harabelere bakıldığında uzun bir surun varlığı göze çarpmaktadır. Ancak bu surun muhtemelen doğal afetler, hava koşulları, tahrip vb. etkisiyle tümünün çökmüş olduğu anlaşılmaktadır. Surun iç kısım ve aşağı kısım olarak iki bölümden oluğu söylenebilir. İç kısımda Kale Tepesi de denilen yukarı şehir kalıntılarının yer aldığı, aşağı kısımda ise surun güneyinde ve kuzeyinde aşağı şehir kalıntılarının olduğu tespit edilmiştir. Kalenin tepesinde horosan ile kaplanmış duvar kalıntılarının olduğu görülmektedir. Ayrıca Kale Tepesi’nin kuzeybatısına düşen meyilli bir bölgede de ev kalıntılarına rastlanılmıştır.

Kentte ilk arkeolojik araştırma ve kazılar Chicago Üniversitesi Oriental Institude’den Alişar kazı ekibince 1926-1928 yıllarında yapılmıştır. 1993 yılında ODTÜ’den İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına Dr. Geoffrey Summers başkanlığındaki ekiple yüzey araştırması şeklinde yeniden başlatılan çalışmalar zamanla kazıya dönüşerek 2011 yılına kadar devam etmiştir. 2012 yılından itibaren kazı çalışmaları Dr. Geoffrey Summers başkanlığındaki ekipte kazı eş başkanı olarak görev yapan Dr. Scott A. Branting'in başkanlığındaki ekiple, Yozgat Müzesi başkanlığında yine Chicago Üniversitesi ve Muğla Üniversitesi ile ortak bir şeklinde yürütülmüştür.

Kerkenez Dağı’nda bulunan antik kent, yaklaşık yedi kilometre uzunluğundaki sur duvarlarını ve iki buçuk kilometre çok geniş bir yerleşim alanını kapsamaktadır. Sur duvarları yapıları yedi buçuk metre eninde, korunan yüksekliği beş metreye ulaşmaktadır. Yüksekliklerinin 8-10 metre oldukları tahmin edilmektedir. Duvarların inşasında yığma büyük taşlar ve arasına doldurulan yaklaşık 400 bin metreküp taşlı toprak malzeme kullanılmıştır. Harabeleri çepeçevre saran sur kalıntıları bugün hâle görülebilmektedir. Harabeler su kaynakları ve surlar dışında geniş tarım arazilerine sahiptir. Harabelerin orta kısmında Sülüklü Göl (Büyük Göl) diye bilinen bölgede ortalama genişliği 20 metreyi bulan bir su birikintisi bulunmaktadır. Çevresinde yer alan örme taşlardan dolayı bu su birikintisinin o dönemde su sarnıcı olarak inşa edildiği ve kullanıldığı tahmin edilmektedir. Benzer şekilde harabenin güneyinde bulunan Kızlar Gölü ve Atlar Gölü de benzer yapıya sahiptir. Surların, bölgenin batısında ortalama dört metre bir boş alan bıraktığı görülmektedir. Bu boşluğun yerinde o dönemde bir sur kapısının olduğu tahminini doğrular kalıntılar bulunmuştur. Kerkenez Dağı‘nda bulunan Pteria antik kentinin yedi kapısı olduğu bilinmektedir. Bu kapılar; Kapadokya Kapısı, Kuzey Kapısı, Gözbaba Kapısı, Batı Kapısı, Karabaş Kapısı, Güney Kapısı ve Doğu Kapısı’dır.

Bir rivayete göre Med Halkı ile Pers Halkı aralarında senelerce savaşırlar fakat bir gün savaş esnasında güneş tutulması hadisesi yaşanmasıyla ortalık kararır, gökyüzünde yıldızlar belirmiş ve bu olayın tanrıların savaş istemediklerinden kaynaklandığını zannederek aralarındaki savaşı Kerkenes Dağı‘nın eteklerinde sonlandırmışlardır. Yapılan kazılar sonucunda kayıp şehir Pteria antik kentini, işte bu olay çerçevesinde tarihte güneş tutulması ile sona erdiği bilinen MÖ 580 tarihindeki savaş sonrasında, MÖ 600 yıllarında Med Kralı Asyages’in kurduğu tahmin edilmektedir.

Kurulduğu çağda 2.600 yıllık tarihi kent, İç Anadolu Bölgesi’ndeki en büyük antik şehirlerden biri ve Anadolu Platosu’ndaki en büyük Demir çağı şehridir. Jeofizik araştırmalara göre 757 yapı adası ve döneminde yaklaşık 80 bin nüfusa sahip kentte yapılan kazılar sonucunda Frigçe yazıtlara rastlanılmıştır. Bu yazıtlara rastlanılması Pteria’nın Frigleştiği olasılığını güçlendirmektedir.

Yapılan araştırmalara Koç Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi de destek vermektedir. Araştırmalara destek veren üniversite öğrencileri hem bölgede yapılan kazılara katılırken, hem de Şahmuratlı Köyü sakinlerine yardım etmektedir. Türkiye’nin en büyük Demir çağı (MÖ VII-VI. yüzyıllar) antik kenti olarak düşünülen Kerkenez’de yürütülen çalışmalar devam etmektedir. Şu ana kadar yapılan çalışmalarda Saray Yapı Grubu, Kapadokya Kapısı ve doğu sur duvarlarının 120 metrelik bir kısmı ortaya çıkarılmıştır.

Saray Yapı Grubu’nun anıtsal girişinin kuzey yarısında yapılan kazılar, tabanı taş kaplı geniş geçidin sazla örtülü büyük bir kırma çatısı bulunduğunu göstermiştir. Ortaya çıkarılan bir metre çapında, kare biçiminde kumtaşından bir dikme kaidesi büyük olasılıkla bu üst örtünün kuzey parçasını destekliyordu. Saray Yapı Grubu anıtsal girişinde en tümlenebilir yarı-ikonik kumtaşı Frig idolü bulunmuştur. Ahşap kapı kanatlarının büyük küresel başlı çivilerle sabitlenmiş uzun demir kuşaklarla güçlendirildiği ve diğer ahşap mimari elemanların da demir kuşaklarla sabitlendiği ya da güçlendirildiği anlaşılmaktadır.

Kapadokya kapısının (şehir kapısı) giriş geçidi, açık avlu ve arka kısımdan oluşan üç elemanı bulunmaktadır. Arka kısımda, Batı ile Kuzey kuleleri ortasında geçilebilecek kadar genişliğe sahip taş bloklar üzerine ahşaptan yapılmış fasatlarla sınırlandırılmış çift taraflı açılabilen kapılar yer almaktadır. Bu yapılar Frig dönemi Gordion’da bulunan yapılarla benzerlik göstermektedir. Bu yapının inşasında, granit taşlarından örülerek yapılan duvarları oluştururken, duvarlara bir metre mesafeyle ahşaptan yapılan hatırlar konulmuş ve duvarlar çamur ile sıvanmıştır. Ön kulelerin zirvesinin yapımında kumtaşından yararlanılmıştır. Avluda, şekilsiz granit steli ve yarı-betimli stelinin durmasını sağlayan bir basamaklı anıt yer almaktadır. Arka kesim kuzeydoğuda yer alan oda karşılıklı oturan iki sfenks kabartmasının olduğu kumtaşından bir kaide vardır. Kapadokya Kapısı kazılarında taş kaide, kabartmalı yontu ve üzerine aslan figürü işlenmiş bir taş bulunmuştur. Ayrıca kazı esnasında çıkarılan bir mobilyaya ait olduğu düşünülen fildişi süsleme parçası Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi salonunda ziyaretçilere sunulmaktadır. Antik kentte bulunan bazı MÖ III. - II. yüzyıl eserlerinden Galat mezarlarının Bizans döneminde yağmalanmış olduğu tahmin edilmektedir. Bu yüzden değerli parçalara az rastlanılmaktadır. Ayrıca mimaride, heykeltıraş yapımında ve yazıtlarda zamanla özelliğini kaybeden kumtaşı olarak adlandırılan bir taş kullanılmıştır. Kerkenez antik kentinde arkeolojik kazılardan çok jeofizik çalışma yapılması, zaten boşaltılarak yakılan kentte ele geçen eserlerin azlığına sebep olmuştur.

Kapadokya Kapısı kazılarını takiben önceden yapılan jeofizik yüzey araştırmasında elde edilen verilerle çok odalı olduğu tahmin edilen bir yapıya ait üç odada kazı çalışmaları yapılmıştır.

Birinci Oda olarak adlandırılan odanın genişliği yaklaşık 20 metrekaredir. Bu odanın taban seviyesi diğer odalarınkinden daha düşüktür. Bunun nedeni ise çok odalı olduğu tahmin edilen yapının meyilli çıkıntıları olan bir ana kayada inşa edilmiş olmasının bu yapının bütününde taban seviyesinin, inişli çıkışlı olmasına sebep olmasıdır. Odanın doğusunda bulunan duvarda iki, kuzeydoğusunda bulunan duvarda ise bir tane olmak üzere toplamda üç dar ve uzun dikme yuvaları bulunmaktadır. Bu dar ve uzun dikme yuvaları, taştan yapılan temellerin üzerinde iskeleti ahşaptan oluşturulmuş bir üstyapının varlığını kanıtlamaktadır. Odada en göze çarpan özellik “geniş bir eşik taşına çıkan çok katlı bir döşemeye sahip kapı eşiği”dir. Bunun yanında, eşiğin iç tarafında küçük denebilecek bir söve deliğinin olması, genişliği 1,2 metreyi bulan tek kanatlı bir kapının burada kullanıldığını göstermektedir.

İkinci Oda olarak adlandırılan odanın genişliği ise, 23 metrekaredir. Aynı birinci odadakine benzer, odanın batısında bulunan duvarda ve kuzeyinde bulunan duvarda dar ve uzun dikme yuvaları yer almaktadır. Aynı şekilde bu dar ve uzun dikme yuvaları, taştan yapılan temellerin üzerinde iskeleti ahşaptan oluşturulmuş bir üstyapının varlığını kanıtlamaktadır. Odada kısmen korunmuş beyaz sıvalı bir taban bulunmaktadır. İkinci odada bulunan kapı eşiği, birinci odanın aksine güneyde bulunan duvarın ortasındadır. Odada tahmini altı küpe ait olduğu düşünülen seramik kırıntılarına rastlanılmıştır. Ayrıca odada yer zeminden alınan toprak numunelerinde buğday kalıntılarına ulaşılması, burada depolama amaçlı kullanılan büyük kaplarda buğdayın stoklanmış olabileceği anlamına gelmektedir.

Genişliği yaklaşık 22 metrekare olan oda Üçüncü Oda olarak adlandırılmaktadır. Odanın kuzeyinde bulunan duvarda ve batısında bulunan duvarda dar ve uzun dikme yuvaları yer almaktadır. Yine bu dar ve uzun dikme yuvaları, taştan yapılan temellerin üzerinde iskeleti ahşaptan oluşturulmuş bir üstyapının varlığını kanıtlamaktadır. Odanın kuzey ve doğusunda korunmuş sıvalı taban bulunmaktadır. Odada, kuzeydoğu duvarında bulunan dikme kaideye doğru taban boyunca giden kül hattı yer almaktadır. Bu kül hattı kalıntısı ahşap dikmelerden birine aittir. Odanın bazı yerlerinde taban bulunmamaktadır. Ayrıca alanda çapı 75 santimetre olan U şeklinde bir ocak vardır ve bu alanın yoğun bir şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Odada bir giriş kapısı bulunmamaktadır. Kapının yerine, bir kapı aralığı ile ondan küçük duvarla bölünen bir aralık yer almaktadır. Bu aralığın, henüz kazı çalışması başlatılmamış odanın güneyinde, odayı bir iç bölmeden ayıran bir yer olma ihtimali yüksektir. Odada renkli cam boncuk, demir bıçak ve bakır iğne parçası bulunmuştur.

Kentin kuzey kesimindeki binalarda ve açık alanlarda kazılar yapılmıştır. Bu kazılarda sütunlu bir binanın olduğu ve etrafında başka binaların, yapıların, sokakların ve açık alanların açığa çıkarıldığı kazı çalışmaları yapılmıştır. Özellikle taşla döşenmiş caddeler ve sokaklara rastlanılmıştır. Bu binalar ve odalar içerisinden Demir Çağı’na ait bazı tarihi eser niteliği taşıyan nesneler çıkarılmıştır.

Pteria antik kentinde son yapılan kazılarda öğütme taşları, yanmış tohum ve mutfakta kullanılan demir kaplar, çanak ve çömlek gibi birçok tarihi önemli bulgulara rastlanılmıştır. Özellikle mutfak olarak kullanılan bölümde bu kaplar içinde ete ve hayvan kemiklerine rastlanılmıştır. Kaplar içinde et ve hayvan kemiklerinin bulunması, içerisinde kemikli hayvan etinin kullanılmasından dolayı Yozgat’a ait tarihi yemek olan testi kebabına benzetilmesine neden olmuştur.

Burada, kazı çalışmaları sonucu bulunan eserlerin bir kısmı Lidyaların pahalı hediyelerinin parçasıdır. Frig uygarlığının gizemli tarihini aydınlatmak için yapılacak çalışmaların alanın çok büyük olmasından dolayı 200-300 yıl daha sürebileceği tahmin edilmektedir. Halen Kapadokya Kapısı, saray kapı grubu ve kuzey surların içerisindeki bir yapı adasında kazı çalışmaları yapılmaktadır. Kent uzun yıllar boş kaldıktan sonra kale denilen ve en yüksek alanda çevreyi kontrol etme amaçlı bir Bizans hisarı yapılmıştır. Bu hisar, Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhürsev tarafından XII. yüzyılda ele geçirilmiştir.

Çömlekler (boyalı ve cilalı kâseler, sürahiler, çeşitli çanak ve çömlekler, pişirme kapları, depolama kapları, boşaltma kapları, grafitili çanak çömlekler, fırınlanmış kil ve çömlek objeleri), Demir çağı sonrası seramikler, altın nesneler, gümüş nesneler, bakır alışımı nesneler, demir araçlar ve nesneler, mimari demir ( bantlar, kubbe başlı çiviler, parantez ve braketler), Demir çağı sonrası Selçuklu sikkeleri ve madeni paralar, taş nesneler, heykeller, mimari taşlar, frit eserleri, bardaklar, fildişi nesneler, kemik nesneler, boynuz nesneler, yabani domuz dişleri, amber nesneler, ahşap nesneler, demir çağı insan iskeletleri, Bizans çağı insan iskeleti, hayvan kemikleri, böcekler, tohumlar ve kömürler; yüzey araştırması ve kazılardan elde edilen eserler arasındadır. Kazı çalışmalarında ortaya çıkan buluntular Yozgat Müzesi’nde açılan Kerkenez Salonu’nda sergilenmektedir.

Kapadokya Kapısı kazılarında bulunan, toprak altında iyi bir şekilde korunmuş olan hayvan kemiklerini, Dr. Evangelia Pişkin inceledi ve daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesi için ODTÜ’ye götürülmüştür. Ayrıca, Kapadokya Kapısı’ndaki kazılar sonucunda Prof. Dr. Yılmaz Erdal tarafından bulunan insan iskeletine ait kemikler ise incelenmek amacıyla Hacettepe Üniversitesi Fizik Antropoloji Laboratuvarına götürülmüştür.

Bölgede, Avustralya Büyükelçiliği Doğrudan Yardım Programı'nın yardımıyla 2002 yılında Kerkenes Eko-Merkezi Projesi başlatılmıştır. 2004, 2005 ve 2006’da Erdoğan M. Akdağ Vakfı, Kanada Fonu, Amerikan Büyükelçiliği, Tyche / Arkeo Toplum Vakfı (ABD), Burdens Hayırsever Vakfı (İngiltere), New Holland Trakmak’tan (Türkiye) destekler alınmıştır. MESA, AKG. Yozgat Valiliği, Köy Hizmetleri Müdürlüğü, Sorgun Kaymakamlığı ve Sorgun Belediyesi’nden de ayni yardım alınmıştır. İlk saman balyası binasının ve Erdoğan Akdağ Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin tamamlanmasının yanı sıra, Kerkenes Eko-Merkezi Ekibi ve Kerkenes ve Şahmuratlı Köyü Derneği (ŞAH-DER) ile işbirliği içinde bir program yürütülmüştür. Bu bağlamda antik kentin yakınlarında bulunan Şahmuratlı Köyü içerisinde kurulan Eko-Merkez, yenilenebilir enerji, su kaynakları yönetimi ve uygun yapı malzemesi kullanımı uygulamalarını yapılandırmaktadır. Ayrıca, Anadolu’da sürdürülebilir kırsal yaşamla ilgili gelişmiş teknolojiyle daha az maliyetli çözüm önerilerinde bulunulmaktadır. Bu görüş, kültür ve çevre değerlerinin gözetilmesi amacıyla çalışan tüm yönetim yetkililerini, STK’ları, öğrencileri ve akademisyenleri, köy halkıyla köy ortamında buluşturarak, kültür ve çevre değerlerinin gözetilmesini rustik gelişim ile kaynaştırmaktadır. Bu bağlamda, Şahmuratlı Köyü’nde Kerkenes örenyeri ve Eko-Merkezini Tanıtma Günü kapsamında 2008’den beri Kerkenes Festivali düzenlenmektedir.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Summers, G. ve Summers, F. (Editörler) (2012). Kerkenes, News / ODTÜ Haberler 14..