Loti, Pierre

Kişi Yazar

(1850 – 1923)

14. 01. 1850 tarihinde Fransa’nın Rochefort Sur Mer şehrinde doğan ve asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Pirre Loti, Nadine Texier ve Jean-Theodere Viaud’un üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi Protestan inancına sahipti ve bu yüzden Protestan olarak yetişti. Asıl adıyla değil de Pierre Loti olarak tanındı. Loti, egzotik iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismi olarak bilinir. Aynı zamanda Tahiti dilinde zakkum türü olan aynı adlı bir çiçeği de ifade eder. Kendisinin bu ismi nasıl aldığı konusunda kesin bir kaynak olmamakla beraber, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında bu ismi almışken kimi kaynaklara göre ise 1867 tarihinde Okyanusya seferinde Tahitili yerliler tarafından kendisine bu isim verildi. Başka bir kaynakta ise bu adı kendisine Kraliçe IV. Pomore’nin nedimeleri taktı.

Pierre Loti’nin çocukluğu sanata eğilimli olan babası, anneannesi, teyzesi Claire, kendisinden 19 yaş büyük ve canlı bir hayal gücüne sahip olan ablası ve kendisinden dokuz yaş büyük olan ağabeyi Gustave ile birlikte doğduğu şehir olan Rochefort’ta geçti. Bu durum onun resim ve müziğe yönelmesine ve bu alanlarda yetenekli olmasına imkân sağladı. Abisi Gustave bir deniz cerrahı olarak çalıştığından ve sürekli uzak yerlerde görev yaptığından kardeşi Loti bu anlamda yalnız yetişti. Ancak abisinin uzak diyarlardaki görevlerinin bitişinde yanında getirdiği şeyler, uzaktayken yazdığı mektuplarında bahsettiği yerler onun dış dünyaya olan ilgisini arttırdı, hatta gençlik hayatında bir dönüm noktası oldu. Yine eski deniz cerrahı olan ve uzun yıllar Afrika kıyılarında yaşamış olan büyük amcalarından Henri Tayeau’nun egzotik nesnelerden ve bitkilerden oluşan koleksiyonu da Loti’nin uzak diyarlara ilgi duymasında etkili oldu.

Pierre Loti’nin eğitim hayatı, 13 yaşında Rochefort Koleji’nde başladı. Okuldaki hayatı maceracı ruhunu kısıtladığı için kendisi adına çok sıkıcı geçti. Buna ek olarak ailesinin en büyük maddi destekçisi olan abisinin ani ölümü, belediyenin gelirlerinden sorumlu olan babasının hırsızlıkla suçlanması ve bu yüzden ailenin evlerini kiraya vermeleriyle yaşadıkları sıkıntılı durum Loti’nin daha da içine kapanmasına neden oldu. Ailesi onu, sanata olan ilgisinden dolayı, bilim ve sanat okuluna göndermek istemesine rağmen bu gerçekleşmedi ve Loti 1867 yılında Paris’e gelerek 17 yaşında çok istediği Fransız deniz kuvvetlerine girdi. Paris’e geldiği sene günlük tutmaya da başladı ve bundan sonraki yaşadıklarını, gezilerini ve gittiği yerlerde gördüklerini günlüğüne yazdı. Denizcilik okulundaki ikinci senesinde girdiği sınavdan çok yüksek bir puan ile sınıfını başarıyla tamamlayarak mezun oldu ve ilk yolculuğunu ise 1869 yılında Jean Bart gemisinde gerçekleştirdi. Bu gemiyle yaptığı ilk yolculuk ise Almanya-Fransa savaşından dolayı kısa sürdü. Daha sonra sırasıyla 1871’de Paskalya’ya, 1872 yılında ise Tahiti’ye, 1873 de Senegal’e, 1876’da Selanik ve İstanbul’a, 1883’te Uzakdoğu’ya, 1885’te ise Çin ve sonra Japonya, 1887’de tekrar İstanbul’a, 1907’de Mısır’a yolculuk yaptı ve 14. 01. 1910’da 42 senelik aktif denizcilik hayatına son verip emekli oldu.

Pierre Loti ilk romanını 1876’da İstanbul’a yaptığı yolculuk sırasında tanıştığı ve beraber yaşadığı Hatice adlı kadına yazdı. Romanın adını ona ithafen Aziyade koydu, 1879 yılında da imzasız bir şekilde yayımladı. İlk romanında İstanbul’daki yaşam tarzından etkilenmesiyle buradaki yaşam tarzını anlattı ve Osmanlı Türkiyesi’nden kesitler sundu. Loti daha sonra ikinci kitabı olan Kardeşim Yves’i 1883’te yayımladı. Japonya’ya yerleşmesinden sonra buradaki yaşadığı hayatını, bir Japon kızla evliliğini ve Japonya’yı anlatan Pécheur d’Islande’la’yı (İzlanda Balıkçısı) 1886 yılında yayımlayarak kendisini edebiyat çevrelerine kabul ettirdi. Sonraki senelerde ise her yıl birer kitap çıkardı ve geniş bir okur kitlesi tarafından eserleri takip edildi. Romanlarında yalın bir dil kullanan ve izlenimci bir tarzı olan Loti, 1891 yılında Fransız Akademisi’ne seçildi ve 1910 yılında da Légion d’Honneur nişanını aldı. Yapıtlarında derin bir umutsuzluk, aşk, ölüm duygusu gibi konuların yanında insanlığa karşı duyduğu şefkat ve acıma duyguları da yer almaktadır.

Loti, 1913 yılında yazdığı ve Batıya karşı Osmanlı Devleti’ni savunduğu La Turquie Agonisante (Can Çekişen Türkiye) adlı eseriyle Batının uyguladığı politikaları eleştirdi. Bu kitabıyla Osmanlı Devleti yöneticilerinin teveccühünü kazanan Loti, aynı yıl Türkiye’ye geldiğinde devlet erkânıyla karşılandı, saraylarda misafir edildi ve Sultan Reşat tarafından büyük bir ilgiye mazhar oldu. Bundan sonraki süreçte ise Balkan Savaşları’nda, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Milli Mücadele döneminde Avrupa’ya karşı hep Türkleri ve onların direnişini destekledi, kendi vatanı olan Fransa’nın ise politikalarını ağır bir dille eleştirerek karşısında oldu. Bütün bu çabaları sonucunda Loti, Türk halkının da sempatisini kazandı ve 1920 yılında İstanbul Şehri Fahri Hemşerisi olarak kabul edildi ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kuruldu. Yine bu çabalarına karşılık TBMM, 04. 10. 1921’de Loti’ye Türk halkının ve yöneticilerin şükranlarını içeren bir mektup yolladı. Daha sonraları İstanbul’da Divanyolu’nda bir caddeye Pierre Loti Caddesi ve Eyüp ilçesinde bir kahvehaneye de Pierre Loti kahvesi adı verildi. Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır.

Loti’nin Türkiye’ye ve Türklere olan bu desteğinin altında kendisinin 1876 yılında İstanbul’a yaptığı ilk yolcukta yaşadıklarının etkisi büyüktür. Öyle ki İstanbul ve halkının yaşam tarzını, giyim kuşamını çok beğendi, kendisine Eyüp’te bir yer kiralayarak burada yaşadı ve hatta işi daha da ileri götürerek Türkçe öğrenmek için bir Ermeni papazını özel hoca olarak tuttu. Ayrıca kendisini o kadar kaptırdı ki bir Türk gibi giyinmeye, fes ve kaftan giyerek Türkler arasında dolaşmaya başladı ve onlar gibi konuşarak tam bir Türk olmaya çalıştı. Ayrıca Loti’nin eserleri bu yönüyle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerini gösteren birinci elden kaynak niteliğindedir. Çünkü 1876-77, 1887, 1890, 1894, 1903-1905 ve 1913 yıllarında İstanbul’a gelen Loti, Selanik, İzmir ve uzun süre yaşadığı İstanbul’u tanıdı ve eserlerinde anlattı. Ayrıca yine Batı’nın taraflı tutumundan dolayı çarpıttığı Ermeni olaylarını ele alarak gerçekleri yazdı, İzmir’in Yunan işgaline girmesi olayı üzerinde durdu, böylelikle kendini anlatma konusunda aciz bırakılan Türklerin haklılığını Batı kamuoyuna duyurmaya çalıştı.

Pierre Loti, 1923 yılında 73 yaşında Hendaye’deki evinde hayata gözlerini yumdu. Cenazesi doğduğu yer olan Rochefort’a getirildi ve askeri törenle karşılandı. Daha sonra vasiyeti gereği cenazesi Oléron Adası’na götürüldü ve Saint Pierre d’Oléron Adası’ndaki ailesinin evinin bahçesine defnedildi. Kendisine sade bir mezar yaptırıldı ve mezarının üstüne adının yazdığı bir küçük taş yerleştirildi.

Pierre Loti hayatı boyunca 40 eser verdi. Bu eserlerin dışında ne zaman kaleme alındığı kesin olarak tespit edilemeyen eserleri de bulunmaktadır. Bazı eserleri ise şöyledir: Aziyade (1879), Bir Sipahinin Romanı (1881), İzlanda Balıkçısı (1886), Madam Krizantem (1887), Bir Çocuğun Romanı (1890), Acıma ve Ölümün Kitabı (1891), Ramuntcho (1897), Karanlık Yol Üzerindeki Yansımalar (1899), Mutsuz Kadınlar (1906), Can Çekişen Türkiye (1913), İlk Gençlik (1919) ve Zavallı Genç Bir Subay (1923).

Yararlanılan Kaynaklar

Gidersoy, B. (2010). Pierre Loti’nin Gözüyle Türkiye ve Batı Medeniyeti (Yayımlanmamış doktora tezi). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü.; http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/18112/, (Erişim tarihi: 23.12.2019).; http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=4599, (Erişim tarihi: 17.12.2019).; http://www.pierreloti.org/hayati.htm, (Erişim tarihi: 17.12.2019).