Hıdiv Kasrı

Doğal ve Kültürel Miras Bina

Çubuklu Sarayı ya da Çubuklu Kasrı olarak da anılmaktadır. Kasr; içerisine girilmesi zor, korunaklı köşk demektir. Padişahlara özel süslü binalar için de kullanılan bir tabirdir. Farsça hıdiv kelimesi genel olarak vezirler için kullanılan bir lakaptır. Aynı zamanda, Sultan Abdülaziz’in saltanatı döneminden itibaren Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın soyundan gelen Mısır valilerine verilen bir unvandır. Sultan Abdülaziz’den (saltanatı 1861-1876) ilk hıdiv unvanını 1866’da İsmail Paşa aldı. Giriştiği büyük borçlanmalarla iflası sebebiyle İngiliz ve Fransız hükümetlerince indirilmesi üzerine (1879), yerine geçen Tevfik Paşa’nın hıdivliği kısa sürdü, 1892’de 45 yaşında iken ansızın öldü. Oğlu Abbas Hilmi Paşa, genç yaşta idareyi ele aldı. Hıdiv Kasrı’nı yaptıran ve kasra adını veren Abbas Hilmi Paşa’dır.

Abbas Hilmi Paşa, İskenderiye’de dünyaya geldi (1874). Viyana’daki Theresianum Askeri Akademisi’nde tahsil gördü. Tahsil hayatı devam ederken babasının 07. 01. 1892’de vefatı üzerine henüz 18 yaşına ermeden Kavalalı Hanedanı’ndan gelen yedinci ve son kişi olarak Mısır’ın başına geçti. Fakat ülkesi İngiliz işgali ve kontrolü altındaydı. Kendisi ise Alman-Avusturya ekolünde askeri bir eğitim aldığı için İngiliz sömürgeciliğine karşı duygular içindeydi. Bu sebeple Anglosakson dünyasına karşı, Germen ve Osmanlı desteği aradı. Bu ise Osmanlı payitahtında uzunca süreler oturmasını ve hem çağdaş görünümlü hem etkili bir yaşam çerçevesi edinmesini gerektiriyordu. Ayrıca Mısır’ın sıcak iklimi de hıdiv ve ailesinin yaz mevsimini bir başka ülkede geçirilmesini adeta zorunlu kılmaktaydı. Öte yandan, işgal altındaki Mısır’daki hıdivin yazları İstanbul’da geçirmesini istemek, Osmanlı padişahı için bir ihsandan ziyade bir zorunluluktu. Bu sebeple yazları İstanbul’a geldiğinde hıdivin kalması için 1894’te Bebek’teki Ali Paşa Yalısı hediye edilmek üzere Osmanlı Devleti tarafından satın alındı ve tamiratına başlandı. Bundan sonra yazları İstanbul’a gelen hıdiv ve ailesi gerek Ali Paşa Yalısı’nda gerekse de Boğaz’da çeşitli mekanlarda konakladı. Bununla birlikte yazları İstanbul’da geçiren Hıdiv Ailesi’nin Çubuklu’yu çok beğenmesinden dolayı 28. 09. 1903’te 10.200 lira karşılığında Rauf Paşa Yalısı Osmanlı Devleti tarafından satın alındı. Böylece Hıdiv Abbas Hilmi Paşa ve ailesinin 1904 yazını Boğaz’da geçirecek bir başka yalıları oldu. Ancak yalının hıdivin geniş maiyeti ve aile efradına yeterli gelmemesi sıkıntıya yol açtı. Ayrıca Abbas Hilmi Paşa tarla, bağ ve bahçeye meraklıydı. Cins at ve deve yetiştirme tutkusu vardı. Bunlar da yalı hayatına uymamaktaydı. Gerek Rauf Paşa Yalısı’nın darlığı gerekse de hıdivin yaşam tarzı Çubuklu tepesinde geniş bir arazi satın alarak Hıdiv Kasrı’nı inşa ettirmesiyle sonuçlandı. Hıdivin daire-i hassa inşaat müdürü Mimar Delfo Seminati idaresinde 1905’te başlayan kasrın inşaatı 150 bin altın harcanarak 1907’de tamamlandı. Abbas Hilmi Paşa bu tarihten itibaren Mahruse adlı yatıyla neredeyse her yazı Çubuklu’da geçirdi.

İtalyan mimarın eseri, dışardan bir Toscana villası görünümündeydi. Kasrın orta mermer holü bir antik Roma rotondo'sunu andırıyordu. Zemin katın lambrili salonları, dönemin moda üslubu olan art nouveau stilindeydi.

Kasr, yaklaşık bin metrekarelik bir inşaat üstüne oturtuldu. Doğu yönünde düz; kuzeybatı ve güney yönlerinde yarım daire biçimi kazanan bir cepheye sahiptir. Çubuklu Kasrı’nın en önemli özelliği cihannüma olarak yaptırılan 20 metrelik kulesidir. Mermer teraslarla çevrili binanın bu yüksek kulesi Boğaziçi’ndeki manzaranın neredeyse yarısına hakimdir. Kasrın diğer önemli bir özelliği de buharla çalışan bir asansöre sahip olmasıdır. Kasrın ana girişinin ortasında mermerden yapılan bir çeşmesi ve bunu takip eden çeşme ve havuzları bulunmaktadır. Tavanları vitray ile kaplı, giriş katında şömineli bir salonu bu salonun üst katında daire şeklinde iki büyük yatak odası yer alan kasrın yine bu katta iç tuvalet ve banyoları mevcuttur.

1907-1914 arasındaki yedi yıl, hıdiv ve İstanbul’daki kasrı açısından, olaysız ve tatlı yıllar olarak akıp gitti; kasır en görkemli zamanlarını bu aralıkta yaşadı. 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın başlayıp İngilizler’in fiili olarak kontrol altında tuttukları Mısır’ı himayeleri altına aldıklarını açıklamalarından sonra Abbas Hilmi Paşa azledildi ve mallarına da el konuldu. Onun azledilmesiyle hıdivlik sona erdi; yerine Mısır Sultanı unvanı ile amcası Hüseyin Kamil Paşa atandı. Böylece Abbas Hilmi İsviçre’ye sığınma kararı aldı. Onun İsviçre’ye sığınması kasrın sıkıntılı günlerinin başlangıcı oldu. Savaş yıllarında birkaç kez imkân dahilinde kasrına uğrayan Paşa, savaş biterken İstanbul’un İngiliz işgaline girme ihtimali belirince İsviçre vatandaşlığına geçti. Kendisine yeni bir yat alıp Akdeniz gezilerine başladı. Birinci Dünya Savaşı'nın sonrasında 1920’li ve 1930’lu yılları, Çubuklu Sarayı, Cenevre’deki villa ve Fransa’da Chartres şehrindeki malikâne arasında geçiren sabık hıdiv, Almanya ile temasını hiçbir zaman kesmedi. 1930’lu yılların başında Adolf Hitler’le temasa geçen Paşa, Mısır’ın kendisine geri verileceği vaadini alınca, Almanya’nın yeni iktidarına daha yakın oturabilme amacı ile İstanbul’la bağını iyice kopardı. Bu süreçte hıdiv, kasrı satışa çıkarsa da müşteri bulamadı; kasır uzun süre boş bir halde kaldı. 03. 02. 1937’de Üsküdar Belediyesi’nde yapılan protokolle Hıdiv Kasrı’nın alım satım işlemleri gerçekleştirildi. 1984’te Beykoz ilçesi kurulana kadar kasır Üsküdar sınırları içerisinde kaldı. Kasır için İstanbul Belediyesi, 60 bin lira gibi ederinin çok altında ödeme yaptı.

İsviçre’deki son yıllarını sağlık sorunlarıyla boğuşarak geçiren Abbas Hilmi Paşa, 19. 12. 1944’te Cenevre’de Leman Gölü karşısındaki villasında kalp krizi geçirerek vefat etti.

Çubuklu Kasrı, 1937’den 1983’e kadar metruk kaldı. İstanbul Belediyesi tarafından 1937’de satın alınan Çubuklu Kasrı’nın restorasyonu yönünde, 1983’e dek herhangi bir adım atılmadı. Belediye 1950’ler ve 1960’larda bahçeye motel binaları inşa etmek gibi projeler üretti, fakat hiçbirini gerçekleştiremeyerek boşalan ve harap hale gelen saray binasını, yerli filmcilere günlük kiraya vermekle yetindi. Bu kullanımlar sırasında bina zarar gördü. Başrollerinde Kemal Sunal ve Şener Şen gibi Türk sinemasının usta isimlerinin rol aldığı 1976 yılı yapımı Tosun Paşa filminde Tellioğulları, Seferoğulları ve Daver Bey’in konaklarına ait sahnelerin önemli bir kısmında Hıdiv Kasrı set olarak kullanıldı.

1982’de Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nun çalışmalarını değerlendirmeye alan askeri yönetim, olumlu kanıya varınca, Birinci Ordu Komutanı Haydar Saltık’ın tavsiyesi üzerine, Çubuklu Kasrı’nın onarımını bu kuruma bıraktı. İki yıl süren köklü restorasyonda en büyük güçlük, kışın kuzeyin kar ve yağmurlarına açık olan yüksek kulede yaşandı. Tüm onarım ve iç donatım, 18 bin Cumhuriyet altınına mal edildi. Açılış 24. 07. 1984 tarihinde Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren tarafından yapıldı. Ertesi günü Bakanlar Kurulu üyelerinin de gezdikleri kasır (saray) halkın her tabakasının ziyaretine haftanın her günü ücretsiz açık tutulduğu gibi, iç salonları restoran, üst kat odaları otel, iç mermer salonu ile köşke yakın bahçeleri kafe olarak hizmet verdi. Yapının 1983-1984’teki onarımı sırasında kalorifer kazanında bulunan birkaç belge kasrın inşaatıyla ilgili bazı bilinmeyenleri açığa çıkardı. Bu kâğıtlarla hıdivin inşaat ve onarım işlerinin İtalyan mimar Delfo Seminati tarafından idare edilmesi; ahır, ağıl ve lojman olarak iki müştemilat binasının yapım bedelleri aydınlık kazandı.

Kasır, 1994-1996 yılında geçirdiği ikinci bir restorasyondan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Beltur A.Ş.’ye devredildi. Beltur A.Ş.’ye ait her köşk tarihi doku ve özelliklere sahiptir. Fakat köşkler arasında bazı köşkler diğerlerinden biraz daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bunlardan biri de Hıdiv Kasrı’dır. Hıdiv Kasrı, hem konumu hem de yapıldığı dönemde ilk asansörlü kuleyi bünyesinde barındırması ile ön plana çıkan işletmelerdendir.1997 yılından itibaren Beltur A.Ş. tarafından restoran olarak işletilen Hıdiv Kasrı; düğün, seminer ve toplantılara da ev sahipliği yapmaktadır. Hidiv Kasrı’na Üsküdar-Beykoz sahil yolunu takip edip Kanlıca’ya kadar geldikten sonra Hıdiv Kasrı tabelaları takip edilerek ulaşılmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Bucak, T. ve Özkaya E. (2014). Tarihi Köşklerin Yiyecek–İçecek Sektörüne Kazandırılması: Beltur A.Ş. Örneği, İşletme Fakültesi Dergisi, 15 (2): 167-180; Çelik Y. (2008). Üsküdar Sakinlerinden Son Hidiv II. Abbas Hilmi Paşa (1874-1944) Hidiv Kasrı. İçinde; Uluslararası Üsküdar Sempozyumu V (1-5. 11. 2007) Bildiriler, Cilt: 2 (ss. 401-420). İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yayını; Gülersoy Ç. (1994). Hidiv Kasrı. İçinde; Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 4 (ss. 61-63). İstanbul: Tarih Vakfı Yayını; https://beltur.istanbul/tr/mekan/hidiv-kasri, (Erişim tarihi: 12.01.2021); Kılıç, H. (2006). Boğaziçi Korularının Kent İçi Yeşil Alan Sistemi İçindeki Yeri ve Rekreasyon Açısından Potansiyeli; Doğu Yakası Koruları: Abrahampaşa, Hıdiv, Fethipaşa, Mihrabat Koruları (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.