Çorum’un Boğazkale ilçesi (eski Boğazköy) sınırları içerisinde yer almaktadır. 1986 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. 1988 yılında Türkiye hükümeti tarafından Tarihi Milli Park ilan edildi. Hattuşa ilk defa 1834 yılında Charles Texier tarafından keşfedildiyse de o dönemde Hititler hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmediğinden Texier kentin Med Şehri olabileceğini düşündü. İlk sistemli arkeolojik çalışmalar 1906 yılında Hugo Winckler ve Theodor Makridi tarafından başlatıldı ve o yıl ele geçen çivi yazılı tabletlerden Hitit başkenti Hattuşa olduğu anlaşıldı. Arkeolojik çalışmalar 1907 yılından itibaren önce ortaklaşa başladı, 1931 yılından itibaren ise aralıklarla Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütüldü.

Kent sınırları içerisinde ilk yerleşim MÖ 3000 yılına (Eski Tunç Çağı) aittir. MÖ 1950-1700 yılları arasında Güney Mezopotamya’da yer alan Asur ülkesinden gelen tüccarların, o dönemde Hattuşa adını taşıyan kentte ticaret yaptıkları, dönemin yazılı belgelerinden bilinmektedir. Yerleşim o dönemde Aşağı Kent olarak adlandırılan bölgenin küçük bir alanı ile sınırlıydı. Yazılı belgeler bu dönemin sonuna doğru Kaneş Kralı (Kayseri’deki Kültepe Höyük) Anitta’nın kenti fethedip yaktığını, hatta yok ettiğini yazsalar da arkeolojik bulgular kentteki yerleşimin aralıksız devam ettiğini göstermektedir. MÖ 1650 dolaylarında ilk Hitit Kralı, Hattuşa’yı kendine başkent olarak seçti ve adını Hattuşalı anlamına gelen Hattuşili olarak değiştirdi. Kent bu tarihten sonra yaklaşık MÖ 1200 yılına kadar Hititler’in başkenti olarak kaldı. Hititler Hattuşa’dan ülkelerini doğuda Kuzey Suriye, Kuzey Mezopotamya ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin batı sınırına kadar batıda ise Ege kıyılarına kadar genişletip bir İmparatorluk haline getirdiler. Dönemin süper güçleri olarak kabul edilen Hititler ile Mısırlılar arasında imzalanan ünlü Kadeş Antlaşması, Hattuşa’da bulundu ve bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Bu antlaşmaya ait bir replika ise bugün ABD’deki Birleşik Milletler (BM) Binası’nın önünde yer almaktadır. Hattuşa, Hitit İmparatorluğunun gücünün doruğunda olduğu dönemde zamanın en büyük metropollerinden biriydi. Hitit Devleti’nin MÖ 1200 yıllarında son bulduğu kabul edilse de nasıl son bulduğu sorusu henüz tam olarak cevaplanması beklenen sorulardan biridir. Genelde hanedan içi çekişmeler, dıştan gelen düşman baskıları, salgın hastalıklar ve aşırı kuraklık sonucunda oluşan açlık durumları gibi birden çok faktörün İmparatorluğun yıkılmasında rol oynadığı kabul edilmektedir. İmparatorluğunun yıkılışından sonra Hattuşa Kenti’nin de terk edildiği düşünülmektedir. Sonuç olarak Hattuşa bu tarihten sonra önemli ölçüde küçüldü ve siyaseten artık tüm gücünü kaybetti. Arkeolojik araştırmalar Hattuşa’daki yerleşimin MÖ 1200 yılları sonrasında Büyükkaya ve Aşağı Şehir’de sınırlı alanlarda olduğunu ortaya koydu. Bununla beraber Frig, Galat ve Pers kültürüne ait buluntular, bu kültürleri taşıyan toplumların Boğazkale’deki varlığını gösterdi. Son araştırmalar ayrıca eski Hitit kentinin üzerinde kurulan bir Roma dönemi askeri garnizon (MS I. yüzyıl) ve bir Roma dönemi villa ile onunla bağlantılı olup ve su ile ilgili bir yapıyı (MS III. yüzyıl) ortaya çıkardı.

Kent genel itibarıyla Aşağı ve Yukarı Şehir olarak ikiye ayrılmaktadır. Bununla beraber Büyükkale ve Büyükkaya mevkileri ile Hitit kentinin yaklaşık iki kilometre dışında yer alan Yazılıkaya açık hava tapınağı da şehre ait önemli alanlardır. Günümüzde ziyaretçiler, milli park durumunda olan kente kuzeyden Aşağı Şehir’e girmekte ve örenyerini belirlenen bir gezi rotasıyla gezmektedir. Bu rota sayesinde ziyaretçiler kente ait en önemli yapılara zahmetsiz ve kolay şekilde ulaşabilmektedir. İlk göze çarpan yapı 2003-2005 yılları arasında tekrar canlandırılan kerpiç kent duvarıdır. 65 metre uzunluğundaki rekonstrüksiyon aslında dokuz kilometre uzunluğundaki kent suru hakkında önemli bir izlenim sağlamaktadır. Hattuşa’nın en önemli yapıları arasında Büyük Tapınak, üç anıtsal kent kapısı, iki nolu oda ve Hitit Kralı’nın sarayının bulunduğu Büyükkale yer almaktadır.

Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı, Hattuşa’nın yaklaşık iki kilometre doğusunda Yozgat yolu üzerinde yer almaktadır. Hitit döneminde önemli bir ibadet yeri olduğu düşünülmektedir. Tapınağın önünde yer alan mimari bir yapıya ait temel taşları bugün ziyaretçileri karşılayan ilk kalıntılardır. Kayaların arasında yer alan ve diğer tapınaklardan farklı olarak üstü açık bırakılan Yazılıkaya’nın iki odası bulunmaktadır (A ve B Odası). A Odası’nda ünlü tanrılar alayı sahnesinin kayalara kabartma şeklinde işlendiği görülmektedir. Yazılıkaya B Odası’nda Hititçe metinlerde bin tanrılı halk olarak geçen Hititler’in en önemli tanrılarından toplam 63 adet tanrı solda erkek tanrılar, sağda tanrıçalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Boğazkale ilçesinde yer alan müze atlanmaması gereken bir duraktır. Hem sfenksli kapıların orijinallerini (örenyerinde replikalar yer almaktadır) hem de son dönem kazılarının önemli buluntularını burada görmek mümkündür.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Doğan-Alparslan, M. ve M. Alparslan (2019). Hititler. Bir Anadolu İmparatorluğu. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Schachner, A. (2019). Hattuša. Efsanevi Hitit İmparatorluğu’nun İzinde. İstanbul: Homer Kitapevi; Seeher, J. (2005). Hattuşa Rehberi. Hitit Başkentinde bir Gün. İstanbul: Ege Yayınları; Seeher, J. (2007). Hattuša Kerpiç Kent Suru. Bir Rekonstrüksiyon Çalışması. İstanbul: Ege Yayınları.