Boukoleon Saray Limanı

Doğal ve Kültürel Miras Saray

Boukoleon Sarayı (Yunanca βους ve λέων, boğa ve aslan), İstanbul’un, Fatih ilçesinin sınırları içinde, tarihi yarımadanın Marmara Denizi kıyısında bugünkü Cankurtaran ile Kumkapı arasındaki Çatladıkapı mevkiinde, Küçük Ayasofya Camii’nin hemen doğusunda bulunan ve bugüne yalnızca kalıntıları ulaşmış olan Bizans sahil sarayıdır. Bugün Bizans deniz surlarının üzerinde sarayın cephesi ve iskele görülmektedir. Doğrudan Marmara deniz surları üzerinde inşa edilmiş olan sarayın, merdivenlerle inilen ve tamamen imparatorların kullanımı için ayrılan bir limanı bulunmaktaydı. 1956 yılında başlayan sahil yolu inşaatından önce deniz, surların dibine kadar gelmekteydi. Yapının birkaç yüz metre batısında, VI. yüzyıldan beri önemli bir kilise olan Sergios ve Bakkhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii), kuzeyinde ise Hipodrom bulunmaktadır.

Büyük Saray’ın bir parçası olan bu sahil sarayından ilk olarak İmparator Konstantinos Porphyrogennetos’un X. yüzyılda yazdığı ve saraydaki törenleri anlatan De Ceremonies adlı kitabında bahsedilmektedir. Sahildeki bu sarayın ilk olarak IV. yüzyılın ilk yarısında, Constantinus döneminde (306-337) İran’dan gelerek Bizans Sarayı’na sığınan Hormisdas tarafından yaptırıldığı ya da II. Theodosius döneminde (408-450) yapıldığı, altında yüzyılda ise İmparator Iustinianus (527-565) tarafından yenilendiği öne sürülmüşse de bu dönem izlerini gösteren arkeolojik veri yoktur. X. yüzyılda Nikephoros Phokas (963-969) sahil sarayını, Büyük Saray’ın da Hipodrom’daki imparatorluk locasına kadar olan kısmını içine alacak biçimde bir surla çevirmiş ve bu kısım artık İmparatorluk Sarayı olarak kullanılmaya devam ederken, diğer kısımlar terk edilmiş ve zamanla yıkılmıştır. Saray XIV. yüzyıldan itibaren tamamen terk edilmiştir. 1870’te başlayan demiryolu yapımıyla tamamen yok olmuştur. Özellikle XIX. yüzyılda demiryolunun geçmesi ve XX. yüzyıldaki yoğun inşaat faaliyetleri, son olarak da sahil yolunun yapılması bu sarayın aşırı derecede tahrip olmasına yol açmıştır.

1912 yılında çıkan büyük yangın bölgedeki yapıları yok ettiğinden, kalıntılar da ortaya çıkmış ve 1913 yılında T. Wiegand tarafından Büyük Saray’da araştırma ve kazılar başlatılmıştır. Aralıklarla 1918 yılına kadar sürmüştür. Bölgede ikinci defa 1951 yılında St. Andrews Üniversitesi kazılara başlamış ve 1953’te S. Corbett Boukoleon’daki çalışmaları yürütmüştür. 1983 yılındaki bir temel kazısı sırasında ortaya çıkan opus sectile taban mozaiği ve renkli duvar çinileri N. Asgari tarafından araştırılmıştır. 1993-1994 yılları arasında, İstanbul surlarının genel onarımı kapsamında, Boukoleon Sarayı ve İmparator İskelesi’nde de temizlik ve kazı çalışmaları yapılmış ve çok sayıda mimari plastik eser ile seramik, mozaik ve damgalı tuğlalar bulunmuştur. Çok sayıda levha parçaları, sütun ve sütun başlıkları, kitabeli parçalar da buluntular arasındadır.

Kazı çalışmaları sonucu bulunanlar arasında saray kalıntılarının 25 metre kuzeyinde, demiryolunun yanında, Fenerli Köprü Sokağı üzerindeki bir inşaat çalışmasında saraya ait 7x5 metre boyutlarında iyi bir işçilik gösteren opus sectile tekniğinde bir taban mozaiği vardır. Mozaik tabanın içinde 3x2 metre boyutlarında monolit mermer bir tabla bulunmuştur. Tablanın, bir sunak masasının alt tablası olduğu düşünülmektedir. Mozaiğin ait olduğu mekanın iç süslemesine ait renkli sırlı duvar çinileri ile mimari kaplama levhaları bulunmuştur. Üzerinde melek kabartması bulunan bir mermer levha da bulunmuş ve buluntular X – XI. yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Sarayın batı pavyonu ile imparator iskelesinde, ikisi seramik çöplüğü olmak üzere toplam beş açmada gerçekleştirilen kazılar sonucunda çok sayıda ve çeşitli formlarda sırlı ve sırsız seramik bulunmuştur. Sırlı seramikler genellikle sgrafitto tekniğinde ve kırmızı hamurlu parçalardır. Kirli sarı ve yeşil renk sır çoğunluktadır. Birçok parçada çeşitli tekniklerde işlenmiş figürler yer almaktadır. Bulunan parçaların büyük kısmı XII. – XIII. yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Temizlik ve kazılarda az sayıda cam bulunmuştur. Bunlardan iki tanesi tam parfüm şişesi, diğerleri kırık parçalar halindedir. IX. yüzyıla ait bir adet bronz sikke bulunmuştur. Kazılarda iki pişmiş toprak figürin, çeşitli kemik heykelcikler, taş ikona parçaları bulunmuştur.

Saray kalıntılarında İstanbul Arkeoloji Müzeleri denetiminde yapılan temizlik (ot, ağaç, toprak, çöp) çalışmalarına 17.11.2009 tarihinde başlanmış ve 28.12.2009 tarihinde sezon çalışmaları tamamlanmıştır. Çalışmalar yaklaşık 1.400 metrekarelik bir alanda yapılmıştır. İmparatorluk Kapısı denen kapı temizlik sırasında küçük kapı diye adlandırıldı ve buradaki ot ve ağaçlar tamamen temizlenmiş, kapının girişini dolduran dolgu toprak kaldırılmıştır. 2001 senesine kadar kapının iki yanında bulunan ve üzerinde İmparator Iustinianus’un monogramı bulunan mermer blok ne yazık ki yerine konamamış; fakat, fotoğrafları çekilerek belgelenmiştir. Çöplerin ve ağaçların temizlenmesi esnasında erken Bizans dönemine ait bir templon parçası gayet sağlam durumda ele geçirilmiş ve bu mekân gayet sağlam ve temiz durumda açığa çıkarılmıştır. Yapılan çalışmalarla kalıntılar tamamen açığa çıkartılmış ve bu çalışmalar sırasında bazı damgalı tuğlalar ele geçirilmiştir. Diğer mekânlarda da ele geçen tüm damgalı tuğlaların envanteri hazırlanmıştır. Geç Roma, Erken Bizans dönemlerine ait bir amfora ve çift kulplu bir testi ile yine bu döneme ait parçalar halinde seramik buluntular ele geçirilmiştir. Kazı çalışmaları esnasında bulunan en enteresan iki buluntudan birincisi in situ eliptik paye kaidesidir. Diğer buluntu da enteresan olup, devşirme malzeme olarak kullanılmış MÖ XVI. yüzyıl sonuna ait Dor düzeninde sütun başlığıdır. Bizans öncesi döneme ait bu başlığın buraya nereden geldiği belli değildir.

Yararlanılan Kaynaklar

http://www.tayproject.org/TAYBizansMar.fm$Retrieve?YerlesmeNo=20074&html=bizansdetailt.html&layout=web, (Erişim tarihi: 24.09.2020); Özgümüş, F. (2012). Bukoleon Sarayı 2009 Sezonu Temizlik Çalışmaları, Vakıf Restorasyon Yıllığı: 4: 64.